Özel Haber/ Mümin Ağcakaya
TİGRİS HABER - 1993 Silvan doğumlu Cengiz Kudat, Diyarbakır’ın tarihi ve otantik mekânlarında astronot kıyafetleriyle fotoğraflar çekti.
Çekimlerde birbirinden ilginç anıları oldu. Diyarbakır sıcağından bunalan yaşlı amca ‘beni Marsa götür, bu sıcaklardan kurtulayım’ dedi.
İnsanoğlu her zaman gökyüzünde kuşlar gibi uçmaya özendi. Her ne kadar Hazerfen Çelebinin denemesi başarısızlıkla sonuçlansa da, uçağın yapımıyla insanoğlunun bu özlemi bir ölçüde de olsa giderildi. Hayaller bu kez uzaya yöneldi. Astronot olarak başka dünyalara ayak basmak çocukluk hayali olmaktan çıktı. Ama çocuklar bu ve benzeri hayalleri kurmaya devam ediyor.
Diyarbakır Silvanlı Cengiz Kudat’ın da çocukken en büyük hayali astronot olmaktı.
1993 Diyarbakır Silvan doğumlu olan Cengiz Kudat, ilkokul altıya kadar Silvan'da kalıyor. Daha sonra ailesiyle birlikte İstanbul'a yerleşiyor. 12-13 yıl İstanbul'da yaşayan Cengiz bu arada film setlerinde, sinema, reklam, dizi gibi çeşitli projelerde yer alıyor. Bu dönemi Cengiz Kudat şöyle anlatıyor; “Ortaokulda okula gitmeyi bıraktıktan sonra, film setlerinde figüranlığa başladım. Teknik yönetmen sonra sanat yönetmeni derken sonra kendi filmlerimi, kendi projelerimi yapmaya başladım. Kısa film olsun, belgeseller olsun, fotoğraf sergileri olsun şimdi bu uğraşlarla hayatımı idame ettirmeye çalışıyorum. Şu anda bir reklam ajansında yönetmenlik yapıyorum” diye anlatan yönetmen Cengiz Kudat sorularımızı yanıtladı.
Birçok tarihi mekânda astronot fotoğrafları çekiyorsunuz. Astronot olma fikri sizde ne zaman başladı?
Astronot olmak çocukluk hayalimdi, ama bu hayalimin gerçekleşmeyeceğinin biraz farkına vardıktan sonra; kendi yaşantımla, kendi mesleğimle bir araya getirmeye çalıştım. Astronot yaşadığım sokaklarda olsa nasıl görünür fikrinden yola çıktım. Sonra astronot kıyafetlerini, kostümünü toparlayarak Diyarbakır'da farklı yerlerde, farklı mekânlarda, farklı çekimler yaptım. Diyarbakır’ın plakasına uygun olarak da 21 farklı mekânda 21 fotoğraf çektim. Şimdi bu resimleri bir sergide değerlendirmek istiyorum.
Astronot olamayınca sizde bu hayalinizi fotoğraflarla hayata geçirmek istediniz. Bu fikir sizde nasıl oluştu?
Yaptığım projelerde biraz absürt hikayeler yazmayı seviyorum. O yüzden ne kadar absürt olabilirim. Çünkü bir uçağa binerken bile, bir astronotlarla karşılaşabilir miyim umuduyla bazen yolculuk yapıyorum. Sonra bu yolculuk ve umut bir hayale dönüşüyor. Ve o hayali gerçekleştirmenin en kolay yolu, böyle bir proje yapmaktı. Diyarbakır sokaklarında bir astronotla karşılaşmak ya da Dengbej Evinde bir astronotun bir dengbeje eşlik etmesi, ya da ciğer yemesi gibi konseptleri hayata geçirme tarzında çalışmalar ortaya çıktı.
Çocukken akranlarından farklı olarak böyle hayaller çok sık kuruyor muydun, seni bu kadar etkileyen neler oldu?
Tabi ki. Absurt olmak benim genimde vardı. O zamanlar çizgi filmler bile bize çok ilham veriyordu. Oradaki çizgi filmlerdeki uçan karakterler, uzay gemileri falan onları izledikten sonra da hayallerim değişti.
Yıllar geçtikçe bu hayallere biraz daha yaklaştığını düşünüyorsun. Mesela kimileri benzer hayallerini filmlerde, belgeselde, bir müzikle gerçekleştirmeye çalışırken ben de bunu fotoğraflarla dile getirmeye çalıştım.
Başka kurduğunuz hayaller oldu mu?
Tabii ki şu an senaryolar yazıyorum. Hayal olmazsa yazamıyorsun. Hayallerine dalarak, düşünerek senaryolar yazıyorsun. Hayal olmadan yaşamak mümkün değil.
Şimdi belgesel de yapıyorsunuz, bu çalışmalarda çocuklukta kurguladığınız hayallerin izleri de yansıyor mu?
Çocuklukta çamurdan oyuncaklar, arabalar yapardık. O zamandan beri bazı hikâyeleri kafada kurgulamaya başlamıştım. Yıllar geçtikçe bu hikâyelere biraz da insani sorunlar eklenmeye başladı. Şu an yaptığımız belgesel de bir nevi bir şehrin meselesi gibi.
Astronot olmanın dışındaki hayalim yönetmen olmak ve kendi uzun metrajlı filmimi çekmek. Bunun için gece gündüz çalışıyoruz. Bu da artık hayalden ibaret değil yapabileceğime inanıyorum. Şimdi reklam ajansında yönetmenlik yapıyorum. Belgeseller yapıyoruz. Ayrıca fotoğraf ve sinemayla da ilgileniyorum.
Fotoğrafları görenlerden ne tür tepkiler alıyorsunuz?
Çok farklı tepkiler veriyorlar. Yapacağımı söylediğim zaman inanmayanlar oldu. Mümkün değil, çok saçma olur diyenler oldu. Gülenler oldu. Sonra fotoğraflar çekilip gördükten sonra bu kez ilgi duymaya başladılar. Şu an birçok insan serginin açılış tarihini bekliyorlar.
Fotoğrafları çekerken ne tür mekânları kullandınız?
Proje başlamadan önce 21 mekân seçtik. O mekânlarda konseptlerimizi yaparak çekimleri gerçekleştirdik. Çekimler yaklaşık iki ay sürdü. Mekânlar hem tarihi hem de Diyarbakır’ın gelenek ve göreneklerini yansıtan yerler oldu. Mesela ciğerin yapıldığı, karpuzun yetiştiği, dengbejilerin söylendiği yerler, kilise ve camiler gibi Diyarbakır’ın öne çıkan mekânları oldu.
Bu çekimler sürecinde nelerle karşılaştınız? Astronot kıyafetiyle ciğerciye, kiliseye gittiğinizde insanlar ne tür tepkiler verdi?
İnsanlar bizi gördüklerinde çok şaşırdılar. Hatta bu durum basında haberlere konu da oldu.’Diyarbakır’da bambaşka bir dünya’, ‘Diyarbakır’da astronot görürseniz şaşırmayın’ gibi manşetler atıldı. Gittiğimiz her yerde şaşırıyorlardı. Hem seviniyor, hem şaşırıyor, ne diyeceğini bilmiyorlardı. Herkes telefonlarına sarılmaya başlıyor. Tabi projede çekim yasağı olduğundan izin vermediğimiz için bize kızıyorlardı. Niye çekemiyoruz? diye. Bizde sergiye kadar, proje bitene kadar diyorduk.
Bu süreçte çekimleri izleyenlerle ilginç diyaloglar oldu mu?
Bir yerde ciğerci de çekim yaparken orada yaşlı bir amca astronat elbisesi giymiş arkadaşa tutundu; ‘Beni de götür, uzay mekiğine koy. Beni de Diyarbakır’dan götür, burası çok sıcak, bu dünyadan Marsa götür diyordu.’ diye arkadaşın kolunu bırakmak istemiyordu’
Bu çalışmayı nasıl devam ettireceksiniz?
Tabi bu fotoğraf sergi projesi bittikten sonra, filmini de çekmek istiyoruz. Konusunu kabaca şöyle düşünüyorum. ‘Diyarbakır’da bir astronot ailenin yaşamı üzerine olacak. Diyarbakır ya da Türkiye’nin bir yerine uzay mekiği düşüyor ve içinden kurtulan üç aile bireyi var ve onların yolu Diyarbakır’a düşüyor. Orada bir yaşam ya da mücadele süreci başlıyor. Bu kişilerin başına gelecek olayları anlatacak mini dizi ya da film yapma gibi bir hayalimiz var.
Kimsenin yapamadığını yapıp sonunda Diyarbakırlıları uzaya gönderiyorsun?
Evet, önce o dayıyı göndereceğiz.
Fotoğraf çekiminde neden tarihi mekânları kullandınız?
Diyarbakır’ın tanıtımını biraz daha farklı biçimde anlatmaktı. Alışılagelmişin dışında tanıtmaktı. Daha farklı bir konseptle, kimsenin yapmadığı bir tarzda olsun istedik.
Ailelere ve çocuklara tavsiyeleriniz neler olabilir?
Kudat,‘’Çocuklara büyünce ne olacaksın diye sorarız. Herkes bir şey olmak istediğini söyler. Bir çocuk astronot olmak istiyorum dediğinde çok negatif bakmamak gerekiyor. Hayır, imkânsız dememek gerekiyor. Çocukların hayallerine destek çıkmak, onlara güç, umut ve mantıklı cevaplar vermek gerekiyor.
Ailelere önemli bir görev de çocukların hayallerini bastırmamalarıdır. Çocuklar zaten hayalleriyle çocuktur. İnsanlar büyüdüğü zaman o hayallerini çok arıyor. Çocukluğumun hayallerini arıyorum diyorlar. İnsanlar büyüyünce hayalleri de yaşlanıyor. Doğal olarak bir umutsuzluğa kapılıyorlar. O yüzden aileler çocuklarının hayallerinin peşinden gitmesini sağlasınlar. Onlara ilham olsunlar. O çocuğun ileride ne tür yaratımlara imza atacağını önceden kestirmek mümkün değildir.’’ Diyerek noktayı koyuyor.