Siyaset zor ve sorumluğu yüksek bir iş. İşin dünyevi boyutunu, politik yönünü ve seçilme arzusu yönünü anlatmak istemiyorum.
Siyasetçi; dünyevi boyutunu düşünür "her yol mübah" der seçimi de kazanabilir ve bunu defalarca başarabilir. Bu da benim için fazla önemli değildir.
Bana göre işin ahiret boyutu daha çok önemlidir.
İşin zor bölümü, tehlikenin büyüğü ve hesabın çetin olanı kısmı burasıdır.
Meydanlarda binlerin, onbinlerin, yüz hatta milyonların şahit olduğu sözler sarf edilir.
Toplumu coşturmak, ikna etmek, oylarını almak için nabıza göre şerbet verilir.
Ve çoğu kez o sözler meydanda kalır unutulur gidilir.
Yani bazı siyasilerin yaptığı gibi vatandaşa verdikleri sözleri sigara kutusuna yazıp sigara bittikten sonra çöpe atılı gider.
Oysa yerine getirilmeyen sözler melekler tarafında kayıt altına alınmış, muhafaza edilmekte ve mahkemeyi kubrada hesabı sorulacaktır.
Yasin 12 ayet:
"Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Bunların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz her şeyi apaçık bir kitapta (levh-i mahfuz'da) birini kayıt etmişizdir.
Oy almaya giden tüm yolları mubah görürler. "Yapacağız, edeceğiz", "söz oyunu bana ver sorununu hal edeceğiz" ve daha nice verilen vaatler.
Belki kendileri, partileri veya yandaşları kazanır hatta iktidar olabilirler.
Buraya kadar siyasetin dogasi, olması gerekeni ve yapılması normal olanıdır.
İslamiyet'i ilgilendiren kısım; verilen sözler, konuşma ve kazandıktan sonraki tutumlarıdır.
"Söz uçar gider", "meydanlarda söylenen orada kalır", "gemiyi kurtaran kaptandir" deyip işin dini boyutunu hesaba katmamış yapamayacağını sözler söylemiş isen vay ki ne vay hâline!!!
Kaf suresi 12 ayet: "İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın." (Diy. Meal)
"Her nefis ölümü tadacak" siyasiler de günü gelip ahrete gidildiğinde ve yapamayacağı sözle karşısına;
Saf 3.Ayet: Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır. (Diya. Meal)
Ya bile bile yalan söylemiş, söz vermiş ve Allah için milletten vekalet emanetini almış ise o da ayrı bir tehlike ki en büyük tehlike.
Abdullah İbni Amr İbni'l-Âs radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Dört huy vardır ki bunlar kimde bulunursa o kişi tam münâfık olur. Kimde de bu huylardan biri bulunursa, onu terkedinceye kadar o kişide münâfıklıktan bir sıfat bulunmuş olur:
Kendisine bir şey emânet edildiği zaman ona ihanet eder.
Konuştuğunda yalan söyler.
Söz verince sözünden döner.
Düşmanlıkta haddi aşar, haksızlık yapar." (Buhari Müslim)
Selam ve dua ile