İsrail’deki alçak-yüksek koltuk meselesini hatırlarsınız, diplomatik krize neden olmuştu. Hatta elçiyi çekmiş, elçiliği de kapatmıştık. Uluslararası kriz son anda önlenmişti.
Koltuk meselesi bu kadar önemli yani. Bu nedenle Koltuk üzerinden verilen/verilmiş/verilecek mesajların varlığını kabul etmek lazım.
**
Dışarıda olsa kırık sandalye meselesi ciddi diplomatik krize neden olurdu. Durum bizim Saray’da vuku bulduğu için, ‘kol kırılır yen içinde kalır’ demek gerekirdi belki de!
Ancak, yeni Saray’da kırık koltuk sürprizi kafaları karıştırdı.
Mesaj içerikli ise; inanmak istemem, çünkü Sayın Cumhurbaşkanının böyle bir yönteme ihtiyacı yok, söyleyeceğini zaten söylüyor. Yoksa İmamoğlu’na ‘oturduğun koltuk sağlam değil, Cumhurbaşkanlığı düşünüyorsan, bak saraydaki koltukta sağlam değil’ mesajı verme ihtiyacı içinde olacağını hiç sanmıyorum.
Geriye bir iki ihtimal kalıyor.
a)Saray’a çürük mal satmış olabilirler.
b)Koltuk ya da sandalye, her neyse kiralık olabilir.
Her iki ihtimali de araştırıp, soruşturmak gerekir. Bu da Sayıştay’ın işi artık. Hatta daha önemlisi, şimdiye kadar Saray’a alınmış malzemelerin elden ve gözden geçirilmesinde fayda var. Tabi ki fatura bilgileri de önemli. Sandalyenin kırık çıkması iyi oldu, başkanlar Saray’a gitmese Cumhurbaşkanımız bu eksikliğe de gözleri ile tanık olmayacaktı.
Bu İmamoğlu da hayırlı evlatmış, ona çarpan her olumsuz şey hayra dönüşüyor.
Sonuç; Mevcut durumu nasıl ve ne şekilde konuşursak konuşalım hiç önemli değil.
Gerçek olan, koltukların kalıcı olmadığıdır.
Ne kefene
Ne tabuta
Ne de mezara, sığmıyor.
Buna rağmen varlığı geçici, savaşı büyük.