İnsan doğar, büyür, yaşlanır.
Bazıları yaşlanmadan bazıları da yaşlanarak ölür.
Bu bilinen bir sondur, her canlı için olduğu gibi insanoğlu içinde.
Son perde nasıldır, ne zamandır bilinmez!
Aslolan son perdeden önceki zaman dilimidir ki,
O zaman dilimi için yakışmak lazım yaşanılan mekânlara, topraklara, kentlere.
Çünkü yaşanılan mekânlar, topraklar, kentler insanların bilincini belirler, var oluşlarına katkı sağlar, İyi yâda kötü.
Elbette ki iyisi toplum yararınadır.
Diyarbakır, Diyarbekir, Amed, Amida, Dikranagerd, 10 bin yıllık tarih;
Yakışmak gerekiyor bu tabloya
Yaşamak, var olmak için yakışmak lazım bu kente.
Tarihi boyunca yakışanlar oldu, yaşadılar, var oldular, saygı gördüler.
Yakışmayanlar yaşamadı, yaşadıysa da bu kent onlardan habersizdi.
İçeriden saldırıyı hiçbir zaman kabul etmedi bu kent,
Dışarıdan saldırıya ise göğüs gerdi.
Gecenin bir yarısında içeriden hiç kimse açmadı surların kapılarını düşman güruhuna. Surları yararak içeriye giren olmadı. Girenlerinde hangi yoldan girdiklerini biliyoruz. Hile, desise yoluyla bu kentin ana damarlarını kesmek isteyenler bile kadim varlığın ve duruşun karşısında ya ikna oldu katıldı kentin yakışanlar listesine yâda durup izledi bu kadim kentin vakur yol yürüyüşünü yüzyıllar boyunca.
Bu yol yürüyüşünün güzergâhını değiştirmek isteyenlere şimdi hep birlikte sesleniyoruz;
Mümkün mü?
Haykırarak, bağırarak, feryat-figan ederek değil,
Kavgasız, sessizce soruyoruz;
Mümkün mü?
Mümkündür diyorsanız, bu kente yakışmıyorsunuz!
Şeyh Said ve arkadaşlarının asıldığı meydanda yaptıklarınız çerçevesinde ‘bu mümkündür’ diyorsanız, onları asan zihniyetle örtüşürsünüz!
Böyle bir zihniyet bu kente, Amed’e yakışmaz.
O günkü saldırının hedefi ABD ve konsolosu muydu?
Yoksa Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik bir sabote eylemi miydi?
Bazen, bir taşla birkaç kuş birlikte vurulmuyor işte!
10 Ağustos’ta Diyarbakır’da Selahattin Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığına yüzde 80’lere varan oy çıktığında ise, hiç yakışmadığınızı sizlerde görecek ve idrak edeceksiniz.
Kendisine STK kalkanı oluşturan bildiğimiz bir takım kesimler; sözümüz sizin içinde geçerli. Bu kalkanın arkasına gizlenerek, gizli-kapaklı bağlantılarla kentin ana damarlarını kesme gayretleri içinde olmanız yakışmıyor.
Neden yakışmıyor, söyleyeyim.
Bu kent bütün alanlarını demokrasi adına size açtı da ondan yakışmıyor.
Siz ne yaptınız?
Demokrasiye ‘yumruk’ attınız.
Bu yumruk unutulmaz
Alpaslan Türkeş’in 1975 yılında Dağ kapı meydanına girmesine izin vermeyen bu kent, bu yumruğu asla unutmaz.
Yanlış anlamayın;
O gün PKK, BDP, HDP, belediyeler yoktu
Halk vardı, halk.
Amed halkı vardı.