6 Şubat saat 04.17 tarihe asrın felaketi olarak tarihlere geçti. O gece çok öldük. Şubat kısaydı ama geride kalanlara asrın acısını ve çaresizliğini yaşattı. Asrın felaketi ve acısı geçmek bilmeyen o 65 saniyede yaşandı. Çığlıkları başlarına çöken enkazlara çarptı geri döndü. Çığlıkları duyulmadı. Enkazın dışında kalanlar çaresizlik içinde çırpındı durdu.
Bir sene önce yeni güne uyanmanın düşüyle kafasını yastığa koydu. Ama nereden bilecekti bir daha uyanamayacağını. Başlarına çöken enkazların altında kaldılar. Ne kadar çok insan sevdikleriyle vedalaşamadan göçüp gitti. Çoğunun anıları çocuk gülüşlü fotoğraflarda kaldı.
Asrın acısının ve çaresizliğinin üzerinden bir yıl geçti. O felaketi, o travmayı yaşayanlar, yakınlarını, sevdiklerini, dostlarını kaybedenler; 5 Şubat akşamı yatağa girmek bile istemedi. Çoğunu sabaha kadar uyku tutmadı. Enkaz altında kalanlar bir kere dışındakiler her gün öldü. Geride kalanlar yaşadı mı? Ya da nasıl yaşıyor? Enkaz yaşayanların içinde kaldı.
Geride vakitsiz ölenlerin aynı tarihi taşıyan mezarlıkları geride kalanları tarafından dolup taştı. Bir de geride kimsesi bile kalmayanlar. Mezarlıklardaki kasvetli hava tüm ağırlığıyla geridekilerin yüreğine çökmüş durumda.
Bu felakette enkazlar altında ne kadar kaybolduğumuzun sayısının belirsizliği, kayıp olan çocuk iddiaları
Kaybedilenlerin acısı ve boşluğu sevenlerin, dostlarının yüreklerinde tazeliğini koruyor. Enkazdan kurtulanlar, ya da evleri ağır hasar alanlar çadırlarda, konteynırlarda acılarıyla, yokluklarıyla, çaresizlikleriyle, öfkeleriyle hayata tutunmaya çalışıyorlar.