Bir kişinin başka bir kişi veyahut canlıya karşı hissettiği sevgiye, bağlılığa sevmek diyor sözlükler. Öyledir de hiç şüphesiz. Ancak bunu kişiselleştirirsek, yani öznel bir tanım getirecek olursak buna onlarca yüzlerce yorum getirmek mümkündür. Şöyle ki bana sevmek nedir diye sorulacak olursa sevmek uzak bir ülkedir diye cevaplarım muhtemelen. Çünkü benim payıma düşen bu oldu. Oysa sevmek; görmek, bakmak, yakınında hissetmektir.
Dağların arasında kalmış bir köydü bizimkisi. Şehirden, şehrin hengamesinden, kötülükten, yapaylıktan ve daha bilimum birçok şeyden uzak. Ben ise şimdi çoğu defa köyden ve vaktinin çoğunu köyde geçiren annemden uzak geçiriyorum. Babam da hep uzaktı bizden. Hem de çok uzak. Sevdiğim kadın da benden uzak bir yerde şimdi. Bu yüzden sevmek uzağı çağrıştırıyor bende hep.
Köyümden uzaktım çocukluğum boyunca. Babamdan uzak yine. Şimdi 30'lu yaşlarının başında ise sevdiğinden uzakta onu sevmeye çalışan bir aşık. Uzaktan sevmek bildiğim bir şey çok şükür. Önce hayat öğretti bana bunu. Zorunda kıldı. Sonrasında ise annem pekiştirdi bunu. Uzaktan sevmenin kendi içinde zorlukları var elbet. Özlem ve hüzün bunların başlıcaları elbet. Ama insana kattıkları da oluyor. Beni kendi çapında yazmaya itti mesela. Şair ve yazar kıldı biraz. Yüreklere dokunmayı nasip de etti. Bu yazıda ise bir yüreğe dokunmaktan ziyade yüreğimi açtım biraz. Dokunun diye yarama.
Kanarsam korkmayın. Kanmak için gelmişiz bu dünyaya. Kanamak için biraz da...