Unutulan Kadın: Maria Suphi

1920’lerde Karadeniz’de 15’ler olayı diye bilinen ama 16. kişisi olan Mustafa Suphi’nin eşi Maria Suphi’nin trajik öyküsü tiyatro oyununu izleyenler duygusal anlar yaşattı.

Özel Haber/ Mümin Ağcakaya

TİGRİS HABER - 1920’lerde Karadeniz’de yaşanan,15’ler olayı diye bildiğimiz, görmezden gelinen ve unutulan tarihsel olayın 16.kişisi olan Maria Suphi’nin trajik hikâyesini Kenan Karabağ ‘Maria’ adlı kitapta yazdı. Daha sonra senaryolaştırılarak tiyatroya uyarlanan oyun; DİTAV Kültür ve Sanat Evi’nde sahnelendi.

DİTAV’ın kültür sanat etkinlikleri düzenlemek için kente kazandırdığı tarihi Süryani Kızlar Mektebi’nin bazalt taştan yapılmış avlusunda oynanması oyuna ayrı bir ambians kattı. Ağırlıklı olarak kadınların izlediği oyun izleyicilere duygusal anlar yaşattı.

Yazar Kenan Karabağ Ditav Kültür ve Sanat Evi’nde kitaplarını imzaladıktan sonra, Amsterdam merkezli STT Amsterdam, Mordem Sanat, ve 3K Kavimler Mimas't Kadınları ortak yapımı olan oyunun yönetmenliğini Şıhali Yalçıner üstlendiği, Mürüvvet Barış ise sahnede tek başına performans sergilediği "Martı & Maria", Çehov ve Aristophanes'in eserlerinden esinlenilen özgün bir solo uyarlaması olarak öne çıkmaktadır. Oyunun yapımcıları, tarihteki kadınların karanlık içinde yok olmamasını sağlama amacıyla, Video Theater tekniğini kullanarak, "Askıda Sanat" projesi çerçevesinde Türkiye turnesine çıkardılar.

Maria Suphi yok sayıldı

Birçok ilde sahnelenen Maria izleyenleri derinden etkilerken, oyunu izleyenler ve kitabı okuyanlar, neden şimdiye kadar Maria Suphi’den bahsedilmediğini de sorgulamaya başladı. Teknede 16. Kişi olan Maria Suphi’nin trajik öyküsü, Yahya Kâhya tarafından alıkonulmasıyla başlıyor. Uzun süre alıkonulan ve bu süre boyunca işkence ve tecavüzlere uğrayan, daha sonra başka çete gruplarına devredilen Maria Suphi’nin neler yaşadığını yazar Kenan Karabağ uzun araştırmalar sonucunda ortaya çıkarıyor.

Yüz yıl karanlıkta kalan kadının öyküsü

Bu süreci yazar Kenan Karabağ; “100 yıldır karanlıkta kalan bir kadının öyküsü için Trabzon'a geldim. Maçka Gümüşhane, Bayburt'ta dolaştım. Sözlü tarih çalışması yaparak, arşivlerden de yararlanarak, başına neler geldiğini ortaya çıkarmaya çalıştım.” Diyor. Oyunun izleyiciler tarafından nasıl tepki aldığını; İnsanlarımız Maria Suphi ile yüzleştiler. 100 yıl önce yok sayılan bir kadının çektiklerini gözyaşları ile izlediler. On yıl çalışarak bu çalışmayı ortaya çıkaran yazar Marianın öyküsünü kısaca şöyle dile getirdi;

“Mustafa Suphiler öldürülürken, Maria Suphi elleri ayakları bağlı olarak getiriliyor. Birçoğu da yaralı bir şekilde ayaklarına ağırlık takılarak taş bağlanarak denize atılmıştır. Maria Suphi de bu arada çok direndiği için dipçiklenmiştir. Baygındır. Yahya Kâhya’nın evine kapatılır. 7- 8 ay kadar bu evde kalır. Tecavüz ve işkencelere uğrar. Yahya Kâhya’ya ilk geldiğinde de söylediği; ‘ben size asla teslim olmayacağım’ der. Maria Suphi’nin hikâyesi de böyle başlar.

“Yahya Kahya Maria’yı daha sonra Rizeli kabadayılara bugünkü deyimiyle mafyaya verir. Mafyanın elinde de 5- 6 ay kadar kalır… Orada yine sonuna kadar mücadele eder. Direnerek hayata veda eder.”

Kimileri oyunu ağlayarak izledi

Birçok ilde sahnelene oyunun, olayın yaşandığı Trabzon’da sahnelenirken neler yaşandığını;

“Gözyaşı dökenler vardı biz buna çok geç kaldık diyenler vardı özellikle üniversite öğrencilerinden gelip yararlanılan kitapların isimlerini alanlar vardı. Bu hikâyeyi öğrenmek isteyenler vardı. Trabzon bizi fazlasıyla mutlu etti diyebilirim. O nostaljiyi yeniden yaşamak, yaşadığı o çileli hayatını yerinde görmek, kapatıldığı şimdi yıkılan evin alanında dolaşmak bizi duygusal olarak çok etkiledi. Dolayısıyla Trabzon bizi fazlasıyla mutlu etti diyebilirim.

Çok olumlu karşılandık ve bize çok geç kaldık dediler. Trabzon halkına teşekkür ediyorum.” Diye oyun sonrası izlenimlerini dile getirdi.

Maria bütün kadınların sesi oldu

Sahnede Mariayı canlandıran sanatçı Mürüvvet Barış;

“Maria'ya hayat vermek benim için kendi adıma önemli bir duygu. Çünkü bütün kadınların sesi olduğunu görüyorum. Trabzon'da çok etkilenmiştik maalesef onun öldürüldüğü noktada oynamıştık. Bizler için çok heyecanlıydı, limanı ilk defa gördük. Maria Suphi’nin kapatıldığı ev yıkılmıştı. O gün o duyguyla sahneye çıktığımda izleyiciler arasında yüz üniversite öğrencisi de vardı. Yaşıtlarımızın yanında gençlerin buna merak sarması, araştırması, okuması doğru yolda ilerlediğimizi hatırlattı. Barış için, dünyada savaşlar olmaması için, kadınların öldürülmemesi için el ele vermek gerekiyor.

Gittiğimiz her yerde bütün kadınların sesi olarak beni sardılar. Ben nasıl martı olup bütün kadınları sardıysam izleyici kadınlar da erkekler de gençler de erişkinlerde kimi baba gibi kimi anne gibi kimi ablası gibi ağlayarak elimi tutmaları bizim bu oyunla ilgili hedefimize erişmemizi sağladığını gösteriyor. Duyarlılık gösteren herkese teşekkür ediyorum.”

‘Tarihe tanıklık etmek ve doğru yansıtmak sanatçı sorumluluğudur.’

‘Maria’yı oyunlaştıran Şıhali Yalçıner; “ Maria bu döneme gelinceye kadar ne tiyatronun, ne şiirin ne de ağıtların içinde olmamıştır. Oysa unutulmaktır esas ölüm. Tarihe tanıklık etmek ve doğru yansıtmak sanatçı sorumluluğudur. . Bizden sonraki kuşaklar böyle bir Maria Suphi ele alınmış diyecekler. Mustafa Suphi’nin eşinin de başına gelenleri anlatmazsam olmaz. Bütün kadınların, anaların ninnileri, gözyaşları eşittir. Bütün diller gibidir. Gönül bahçemizin çiçekleridir.” Diyen Yalçıner; “Trabzon bizi çok mutlu etti. Orada bir arkadaşım; ‘Maria’nın fotoğraflarını pek bilmiyorum ama sahnede gördüğümüz oyuncu bizim için Maria’dır dedi. Oyunun gittiği her yerde kabul görmesi bizi çok mutlu etti.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Kültür-sanat Haberleri