Haber: Salih Yeşil- Kamera: Mahsum Rençber
Diyarbakır Kent Koruma Platformu, UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde bulunan Diyarbakır Surları’nın ve ve Hevsel Bahçeleri’ni yaşanan tahribatlar nedeniyle Tehlike Altındaki Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınmasına dair taslak rapor kararına ilişkin basın toplantısı düzenledi. Mimarlar Odası Diyarbakır Şubesi’nde düzenlenen toplantıda, açıklama yapan Kent Koruma ve Platformu Yürütmek Kurulu Üyesi Samet Ucuman, Suriçi’nin de tampon bölge olarak korunmasına yönelik bilgileri paylaştı. Sur’daki yıkımın çatışmalardan sonra başladığına işaret ederek, tescilli yapıların birçoğunun da bu dönemde yıktırıldığını kaydeden Ucuman, TMMOB’un yaptığı uyarıları hatırlattı. Uyarılarının dikkate alınmadığını Suriçi’nde acele kamulaştırma kararı alındığını ve Suriçi’nin kamulaştırılması, alanla ilgili yetkinin Kültür ve Turizm Bakanlığından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına devredilmesiyle hız kazandığını söyledi.
‘Fiziki dokuyla birlikte sosyokültürel dokuyu da yok edildi’
“Çatışmaların yaşanmadığı Alipaşa ve Lalebey Mahallesi’nde çatışma sonrası eş zamanlı yıkım başlatıldığını ifade eden Ucaman, bu yıkımı politik olarak niteleyerek, “Suriçi’ndeki tahribat, fiziki doku ile birlikte sosyokültürel dokuyu da yok etmiştir. Yalnızca toprak üstü değil, arkeolojik katmanlar da tahrip edilmiştir. O dönemden bugüne Suriçi’nin yüzde 46’sının tamamen yok edildiği tespit edilmiş durumdadır. Belediyelere atanan kayyumlar ise miras alanındaki tahribatlara sebep olan projelerin öncüsü olmuş, Dicle Vadisinde özellikle de On Gözlü Köprünün çevresindeki kaçak yapılaşmaya göz yummuştur. ”ifadelerini kullandı.
Riyad’daki toplantıya işaret etti
Tahribata ilişkin yaptıkları açıklama ve suç duyurularının ise tek bir adımın atılmadığını vurgulayan Ucaman, UNESCO’nun alanda yapılan inceleme sonrası rapor hazırladığını hatırlattı. Raporda, miras alanında yapılmış çalışmaların büyük bölümünün yanlış olduğu, mirasın alanının evrensel üstün değerine zarar verdiği, hatalı müdahalelerden vazgeçilmesi gerektiği belirtildiğini hatırlatan Ucaman, “Dünya Miras Merkezi, tüm bu tahribat süreçlerine dayanarak Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçelerinin ‘Tehlike Altındaki Dünya Miras Listesi’ne kaydedilmesi için bir taslak karar hazırlamıştır. Bu karar 9-15 Eylül 2023 tarihinde UNESCO’nun Riyad’ta gerçekleştireceği toplantıda tartışmaya açılacaktır.” diye konuştu.
‘Devletin uygulandığı projelerden kaynaklı’
Tahribatlar ve imar değişikliklerine işaret eden Ucuman, raporda, “Bu değişikliklerin çoğu doğrudan taraf devlet olan Türkiye Cumhuriyeti tarafından uygulanan projelerden kaynaklanmıştır.” ifadesinin olduğunu aktardı. Ucaman, raporda, yıkım ve inşa sürecinde geleneksel yerel toplulukların HevselBahçeleri’neolan sosyal ilişkilerinin neredeyse tamamen yok olmasına neden olduğu, bu ilişkinin Dünya Mirası Listesine kaydedilmesi sırasında mülkün evrensel üstün değerine katkı sağlayan temel bir ilişki olduğunun vurgulandığını ifade etti.
‘Tüm projelerin durdurulması istendi’
Raporda, surların çevresinde araç yolu, turistik tur güzergahının inşa edilmesi, anıtların üzerinde yapılan uygunsuz ve istilacı restorasyonların, alanın evrensel üstün değerini ciddi şekilde arındırdığı belirtildiğinin altını çizen Ucaman, Dünya Miras Merkezinin kararında; Alandaki tahribatların durdurulması için taraf devletten talepler de bulunduğuna dikkati çekti. Ucuman, raporda, tampon bölgesinde yıkım, imar dahil mülkün evrensel üstün değerinin etkileyecek tüm projelerin durdurulmasının, Koruma Amaçlı İmar Planını uygulanmasının, Alan Yönetim Planının tam uygulanmasının, mülkün yönetim sistemini tamamen gözden geçirilmesinin talep edildiğini aktardı.
‘Göç Hevsel’le bağlantıyı kopardı’
Reaktif Misyonun raporunda tespit edilenler dışında kentteki sosyal yaraların sarılması ve Suriçi’nde yaşamın yeniden başlayabilmesi için yapılaması gerekenleri sıralayan Ucaman, UNESCO raporunda belirtilen HevselBahçeleri’yle bağlantının kopmasına, oradaki nüfusun göç ettirilmesinden kaynaklandığını, göç edenlerin geri dönmeleri ve evlerinin inşa etmelerinin sağlanmasını istedi. Dicle Nehri’nin nehir statüsüne alınmasını isteyen Ucaman, “Ayrıca, Dicle, doğduğu yerden başlayarak miras alanı içerisindeki bölümü de dahil olmak üzere nehir statüsüne alınmamıştır. Miras alanı içerisindeki Dicle Vadisinde ve nehir kıyısında var olan sorunların kaynağının büyük kısmı; yasal statüsünün olmayışından kaynaklanmaktadır. Taraf Devlet, Dicle’nin bu bölümünün de nehir statüsüne kavuşturacak yasal düzenlemeleri yaparak, kıyı koruma kanununa dâhil etmelidir. Dicle Vadisini, Tabiat Varlığı olarak tescillemelidir. Hevsel bahçeleri ve Dicle Vadisini bir bütün olarak koruyacak yasal düzenlemeleri yapmalıdır.” diye konuştu.
‘Şeffaf bir süreç başlatılmalıdır’
Alan yönetim sisteminin yeniden oluşturulması, kentin bu konu ile ilgili yerel tüm kurum ve kuruluşlarının içinde yer alacağı bir yapıya kavuşturularak katılımcı ve şeffaf bir sürecin başlatılmasını talep ettiklerini söyledi.
UNESCO Dünya Miras Merkezinin aldığı bu taslak karar, taraf devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin alan yönetim uygulamalarındaki yanlışlardan dönmesi için bir fırsat olduğunu dile getiren Ucaman, konunun takipçisi olacaklarını söyledi.