Ümmetçi cumhuriyet mi? Demokratik Cumhuriyet mi?

NACİ SAPAN

Ümmetçi anlayışın Kürtlerle ilgili geleceği son nokta, Cumhurbaşkanının yaptığı son Balıkesir konuşmasında kendini net bir şekilde ortaya koydu.

‘Daha ne istiyorsunuz, başbakan oluyorsunuz, Cumhurbaşkanı oluyorsunuz. Ne Kürt sorunu, Kürt sorunu mu var’

Bu bakış açısı, bu anlamda yapılan yorumlar aslında yeni bir bakış açısı değil. 50’li, 60’lı, 70’li, 80’li, 90’lı yıllarda da hâkim anlayışın ve siyasetçilerin kullandığı bu dildi.

O dönemlerde de;

 ‘Daha ne istiyorsunuz; her şey oluyorsunuz, hâkim, savcı, başbakan, cumhurbaşkanı oluyorsunuz, daha ne istiyorsunuz’ deniliyordu.

Değişen bir şey yok.

Değişen ya da değişmekte olduğu söylenen ‘Yeni Türkiye’ anlayışında da aynı alt bellek var. Hâkim yönetim biçimi ve siyasetinin geldiği noktanın ‘Bu kadar, yaptığımız ve yağacağımız bu, bundan sonrası yok’ deme vakti gelmişti, Cumhurbaşkanı duruma açıklık getirdi. Çoğumuzun beklediği, bu cümlelerin ne zaman sarf edileceğiydi. Pratikte anlatılmak istenenin bu olduğunu görüyor ve biliyorduk, şimdi resmen duyuruldu.

‘Et tırnağız, birlikte halay çektik, kız-alıp verdik, benimde ailemde Kürt var, eniştem-bacanağım da Kürt’ gibi hâkim anlayışın dayattığı birlikte yaşam profili ile bizim düşündüğümüz birlikte yaşam profili zıt noktalarda duruyor.

Elbette ki birlikte yaşam

Ancak, hâkim anlayışın sınırlarını çizdiği ve dayattığı birlikte yaşam değil.

Halkların kardeşliğinde ifadesini bulan, halkların kararında netleşen birlikte, ortak bir yaşam.

 

‘Daha ne verelim’ de ifadesini bulan birlikte yaşamın kabulünün mümkün olmadığı bir aşamaya gelindiğinin kabul edilmesi gereken bir dönemin içinde olduğumuzun hala görülüyor olmamasını ‘ümmetçi’ anlayışla eş değer olduğunu biliyoruz.

 

Bu anlayış, cumhuriyetin demokrasi ile taçlandırılması yönünde verilen/verilecek olan çabaların karşılığı değil. Hâkim egemen siyaset anlayışının tersine demokratik bir cumhuriyetin inşası konusunda kafa yoranın bir Kürt olması, düşünülmesi gereken bir durum değil mi?

 

Abdullah Öcalan’ın dört duvar arasında halkların kardeşliğinde ifadesini bulan birlikte ve ortak yaşama hitap eden demokratik cumhuriyet tezinin inşası ve hayata geçirilmesinin göreceği kabul ile ‘Biz verdik, daha ne istiyorsunuz’ mantığının kabulü arasındaki gerçeğin varacağı noktayı 7 Haziran sabahı çok ama çok düşünmek gerekiyor.

 

Halkların ortaklaştığı demokrasi ile taçlandırılmış bir cumhuriyet mi?

Alınmış/alınması gereken hakları hiçe sayan, bunun tersine ulufe dağıtıyormuş gibi hakların verilmesini kendi uhdesinde tutan ümmetçi bir cumhuriyet mi?

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.