Her şey çok karışık ve karmaşık
Ayar tutmuyor/tutmaz diyorlar ya, aynen de böyle bir durum var ve bizler seyrediyoruz ülkenin alt balkonundan.
Onlar üst balkondan bizim seyir hallerimizi seyrediyorlar mı, görüyorlar mı, görmüyorlar mı?
Bilmiyoruz.
Belki de gerek görmüyorlardır, görmek istemiyorlardır ileride başlarına iş açacak halkın hallerini. O hal, bu hal her neyse, ortaya çıkan tablonun Olağanüstü haller olması son derece can sıkıcı.
Polis yetkilerinin artırılması, gösteri ve yürüyüşler konusunda güvenlik kuvvetlerinin devreye girecek olan keyfi uygulamaları falan filan derken, elinde Molotof olana ateş açma, vur emrinin yasal statüye kavuşturulacak olmasının sonuçlarını az çok görebiliyoruz değil mi?
Bunun için ‘hukuk’ yoluna başvurmaya
Yasal statüye ne gerek vardı ki ey iktidar!
Bu polis elinde Molotof olmayana da ateş açtı.
Molotof’un olup olmaması çok önemli bir durum değil.
Her iki halde de ateş açılıyordu zaten.
Gezi olayları ve sonrasındaki olaylarda öldürülen çocukların ellerinde atılmaya hazır Molotof mu vardı?
Ethem Sarısülük’ün, Berkin Elvan’ın, Ali İsmail Korkmaz’ın ellerinde Molotof falan görmedik. Onlar savunmasızken kurşun yağmuruna tutuldular, öldürülünceye kadar dövüldüler.
Bu olanlar öldürme konusunda yasal yetkiler olmadan gerçekleşmedi mi?
Şimdi yetki de var.
Vur, öldür, eline Molotof yerleştir
Şıracıyla bozacılar da hazır zaten
Fezlekelerde ‘cuk’ oturur.
Oh ne ala, bundan güzel memleket!
**
Kürdün de Türk’ünde durumu vahim!
Böl, parçala, yönet taktiklerinin yeni versiyonları devrede
Hikâye bilinen ancak evirildiği ve erken fark edilme imkânlarına sahip olmadığı için ümmetçi-biatçı yönetme biçimlerine doğru gidiyor.
O nedenle Türk’ünde Kürdün de bu anlayış karşısında kıymet-i harbiyesinin! olmadığını hatırlatmakta yarar var.
Türkler bölünme korkusundan, Kürtler ise bağımsızlık sevdasından bence vazgeçmeli, halkların kardeşliğini, birlikte yaşam algısını öne çıkarmalıdır.
Kurtuluş nerede?
İsterseniz cevabı üzerinde hep birlikte kafa yoralım.
Aceleye hiç gerek yok.