Savaşmak yerine yanlış yerden başlanmış olsa bile tartışmak, doğruyu yakalayarak ortaklaşmak, doğru ve ortak değerler adına insanı önceleyen, bireysel hak ve özgürlüklerin önünü açmak gibi hedeflerimizin olmasının bir zararı olmaz diye düşünüyorum.
Her şeye rağmen yaşadığımız coğrafyada Devlet ve demokrasiyi tartışıyoruz. Aysel Tuğluk DTK adına konuştu, tartışılanlara nokta koydu ve ‘Devlet değil demokrasi istiyoruz’ dedi. Kandil ve Abdullah Öcalan’ın düşüncelerini yansıttı. Konu sadece Türkiye’nin Batı yakasında değil, Kürtler arasında da tartışmalara ve eleştirilere neden oldu. PKK politikalarına en başından beri karşı duruş sergileyen bir kesim, devlet olgusuna taktı, Kürtlerin devletleşme sürecine bu politikalar aracılığıyla engel olunmak istendiğine yönelik suçlamalarda bulundular/bulunuyorlar.
Tabi bu tartışılanların kısa sürede sonuç verme ihtimali hiç yok. Biz, bütün konu ve süreçleri PKK’nin 30 yıl sürdürdüğü savaş ve yürüttüğü politikalar üzerinden konuşuyor ve tartışıyoruz. Çözüm ve barış sürecini de aynı şekilde konuşuyor ve tartışıyoruz. Kendi ürettiğimiz bir politika veya çözüm önerimiz olmadığı halde bu kesim tarafından üretilenleri konuşuyor, tartışıyor ve yargılıyoruz!
Elbette yapılan bariz yanlışların karşısında olmak, tartışmak, varsa doğruluğuna işaret etmek gibi bir sorumluluğumuzun olması gerekiyor. Toplumun geleceğini ilgilendiren konular tartışılıyor ve geleceğin inşası konuşuluyor.
Nasıl bir gelecek inşası?
Özgürlükçü bir gelecek mi, özgürlüğü kısıtlayan bir gelecek mi?
Belki de kaygılar bu nedenle.
Ulus devlet anlayışı Kürtler gibi gelecek arayışı içinde olan, özellikle de Türkiye coğrafyasında yaşayan Kürtler için tartışma konusu olması normal bir durum. Hâkim ulusun yönettiği devlet hegemonyasını tek başına bir ulus-devlet formatından çıkarıp, halkların eşit yurttaşlık temelinde yönettiği demokratik devlet formatına taşınması yönündeki görüşlerin tartışılması gelinen noktada son derece önemli.
Dört parça Kürdistan’da devlet olma fikri günün mevcut koşulları, Ortadoğu’daki ve dünyadaki dengeler açısından şimdilik mümkün görünmüyor. Kürtlerin yaşadıkları devletlerin coğrafyalarında sorunlarını mevcut yönetimlerle çözme fikri daha ehven ve gerçekçi bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Sıkıntı bu noktada başlıyorsa, yönetimlerdeki mevcut statükoların ortadan kaldırılması için halkların ortak mücadele biçimleriyle Demokrasi temelinde bir çözüm ve birlikte yaşam projelerinin devreye girmesi en akılcı yöntemdir.
Bu aşamada, uluslu devlet mi, devletsiz ulus mu tartışmalarının başladığı noktaya gelmiş olmamız da gayet normal bir durum. Tam da bu noktada, ‘Amaç demokrasi ise devlet araçtır’ gibi bir konuyu tartışmamız gerekiyor galiba.