Konuyu yeniden ısıtmak belki gerekmiyordur ancak, ısıtmadan da olmuyor işte. Diyarbakır-Ankara uçak seferi, Selahattin Demirtaş ve Abdulvahap Kaplan olayı. Tabi ki bağlantılı olarak ‘siyaset sineğinden’ yağ çıkarmaya çalışan Milletvekili Mehmet Süleyman Hamzaoğulları var.
Mesele uçakla sınırlı bir tartışma konusu olarak kamuoyunun belleklerine yazıldı, perde arkası ise kısmen konuşuldu. Asıl mesele de perdenin arkasında duran ‘yalan’ olmasına rağmen ‘Demokratik tepki’ masalıyla konu soğumaya bırakıldı. Çünkü arzulanan, amaçlanan gerçekleşmiş, milletvekili Hamzaoğlu’da ‘Bir babanın demokratik tepkisi’ biçiminde bir açıklamayla Demirtaş’ı ‘itibarsızlaştırma’ kampanyasının değirmenine su taşıdı.
İlk etapta ‘evlat acısı’ tepkisi olarak algıladığımız mesele, perde arkası ortaya çıkınca ‘Tezgâh’ a dönüştü. Bir babanın oğlu ile ilgili acısını anlamamak, anlamazlıktan gelmek elbette ki insani bir yaklaşım değil. 6-7 Ekim olayları sırasında yaralandığını söylediği oğlunun vurulmasının Temmuz-2012’de kendilerine yakın yayın organlarında ‘Maganda saldırısı’ olarak yansıtılmış olmasının ortaya çıkmasından sonra bir babanın bunu nasıl yaptığını, oğlunun durumunu son derece kritik bir meselenin parçası olarak gündem yapmış olmasını ‘masum’, ‘Demokrat’ bir tepki olarak algılamamız, kabul etmemiz mümkün değil.
Havadan karaya çatışma zemini yaratmaya dönük diyalogun önceden hazırlanmış bir tezgâh olduğu izlenimi edinmemizden daha doğal bir durum olamaz. O baba, işin içine 2012’de vurulan oğlunu karıştırmayıp sadece 6-7 Ekim olayları ile ilgili düşüncelerini daha doğru bir üslupla dile getirmiş olsa, tepki daha anlaşılır bir hal alırdı. Uçağın piste inişi ile birlikte başlayan olayın ses kaydının pratik bir ‘zekâyla’ devreye sokulmuş olması ise ayrıca düşündürücü.
6-7 Ekim olaylarının sonuçları ağırdı, kamuoyu tarafından tasvip görmedi. Kişisel olarak bende tasvip etmedim. Buna karşılık gelişen tepkinin gölgesine sıkışan bu olayın sadece uçaktaki tartışmayla sınırlı kalması da 6-7 Ekim olaylarının sonuçları kadar tasvip edilemez bir durumdur.
Spekülatif bir tartışmanın varacağı noktayı toplumsal zarar açısından değerlendirdiğimizde; Var olan bütün sorunları gerçek nedenleri ile tartışmamız gerektiğini gözden kaçırmamamız gerekir. TV ekranları, gazete sayfaları da meseleyi sadece uçakla sınırlı bir tartışma noktasında tuttu. Çünkü neden-sonuç ilişkisi kurup, vurulma olayının tarihinin eski olduğu gerçeği ile 6-7 Ekim olaylarının bağını kurmuş olsalardı, Selahattin Demirtaş’ı ‘itibarsızlaştırma’ kampanyasının başarısı söz konusu olmayacaktı.
2012 Temmuz tarihi ile 6-7 Ekim 2013 tarihleri ile ilgili böyle bir gerçek gün yüzüne çıktığına göre, siyaseten gaf yaptığı ortaya çıkan Milletvekili Hamzaoğlu’nun, bu duruma uygun ikinci bir açıklama yapmasını gerektiriyor. İlk açıklamasındaki aceleciliği ve acemiliğini ikinci bir açıklama ile doğru bir temele oturtması siyasi sorumluluktur. Aksi durum, tezgâhın içinde olduğu gerçeği ile örtüşür.