Sabah TV ekranındaki mağrur, kararlı, duyarlı bir anne sesi ile yataktan doğruldum.
Şöyle konuşuyordu; “Isınamıyoruz. Bir odada oturuyoruz, tek petek yakıyoruz. Elektriği de aynı şekilde tek lamba açıyoruz. Faturalarımızı yatırmakta zorlanıyoruz. Yüksek faturaya rağmen ısınamıyoruz.”
Bu sesler, bir annenin feryadı, aslında binlerce annenin feryadı olarak yankılanıyor kulaklarımda.
Tek odada doğalgaz ile ısınmaya çalışan, tek odada tek ışıkla kendine aydınlık yaratmaya çalışan, pazarda sayı ile meyve ve sebze alan yurttaşlar topluluğunun yaşadığı bir ülkede adaletten, eşit yurttaşlık temelinde bir yaşamdan, bir yönetim biçiminden söz etmek mümkün mü?
Bir tarafta bunlar olurken, diğer taraftan 3-5 maaş alan kifayetsiz, liyakatsiz bir kesim. İktidar olmanın nimetlerinden yararlanan bu kesimin mutluluğu ile doğalgazının faturasını yatıramayan, yatırdığı halde ısınamayan kesimin mutluluğunu ortak bir potada değerlendirmek mümkün mü?
Böyle bir uçurum yoktu aslında toplumda.
Bugün AK Parti iktidarı sayesinde iktidar nimetlerinden üst düzeyde yararlanan, refah konusunda zirve yapan kesim ile faturasını yatıramayan kesim arasında, çok değil, 3-5 yıl öncesine kadar derin bir uçurum söz konusu değildi.
Peki, ne oldu da böyle oldu?
Hak, hukuk, adalet, liyakat, vicdan ile ilgili değerler ayaklar altına serildi de ondan. Biat kültürünün hâkimiyeti de durumu tetikliyor elbette.
İşsizlikle ilgili konuyu nasıl anlatsam, ne desem bilemiyorum. Esnafın içinde bulunduğu durumu anlatmaya kelimeler yetmiyor. Bütün alanlarda anne feryatları yükseliyor, çünkü mutfağı en iyi bilenler onlar. Çocuklarının geleceğini en iyi kollayanlar onlar.
Bunları yazarken, 3-5 maaş alanların anneleri ile hiç maaş almayanların annelerini aynı kareye yerleştirip düşündüm; çok büyük haksızlık. Bunun ötesinde, hak gaspı.
Şimdi bütün bunların var olduğu bir ülkede, demokrasiden, haktan, hukuktan, adaletten, vicdandan söz etmek, varlığını savunmak, insani değerlerle izah edilecek bir durum mu?
Elbette değil.
Anne feryadı önemli, duymayanlara duyurulur.