Ankara Tuzluçayır mahallesinden, Almanya’nın Köln kentine uzanan ve özgürlük hareketinin ilk filizlenmesinden itibaren; tarihe tanıklık eden asırlık bir ömür.
Köyünden metropole savrulmayla karşılaştığı; ekonomik, kültürel ve kimlik sorunlarına karşı özünü korumaya çalışır. Şehir yaşamı ona başlangıçta çok zor gelir. Köyde Kürdi yaşamla şehrin, eritici, öğütücü yeni yaşam dayatmaları ondaki çelişki ve çatışmayı derinleştirir. Yeniye tepkilidir ama çözümsüz ve güçsüzdür. Mahallenin sol düşüncelere açık olması onu da etkiler.
Gönlü ve düşünceleri özgürlük rüzgârından yana dönmeye başlar. O, özgürlük hareketine öncülük edecek olan ilk’leri görür, onlardaki devrim coşkusunu. Samimiyeti ve kararlılığa şahit olur. Yüreği onlarla birlikte atmaya başlar. Onlarla tokalaşır, onlardaki pozitif enerji anayı etkiler. Onlarla ekmeğini paylaşır. Onların gözlerindeki ışıltıyı fark eder. Onların oturup kalkmaları, davranışları, sözleri, kulağına çalınan özgürlük kelimeleri, onda bastırılan, hapsedilmek istenen Kürtlüğünün kabuğunu çatlatır.
Bahçeli, birkaç odadan oluşan NATO Yolundaki o mütevazı gecekondu adeta ikinci ana- baba evimiz gibi olur. Ananın gönül yüceliği o mütevazi eve farklı bir zenginlik katar.
O artık hepimizin anası olmuştur. Çoğumuz artık adını unutmuştuk; ona sadece ana derdik ve ana dediğimizde kimi kastettiğimiz anlaşılırdı. Kendi evimize gitmenin rahatlığı içinde giderdik. O da gönül yüceliği içinde bizi kabul eder, ağırlardı. Herhangi bir işe el atmamıza müsaade etmez, eve her gittiğimizde hep hizmet etmek isterdi. Evde ne varsa taşımak ister, hiçbir şeyi esirgemezdi.
12 Eylül’ün yaman yıllarının gelmesiyle; Tuzluçayır’ın Hatça Anası ; kabuk değiştirmeye başlayarak cesaret ana’ya dönüşmeye başlar. Bu Hatice Ana’nın kavga dolu, güç ve cesaret veren duruşuyla yeni bir yaşam serüveni başlar.
O artık, sadece Rıza ve Haydar’ın değil; hepimizin anası, bizler de onun çocukları olmaya başlamıştık.
Kürt kadınının direngenliği ve cesareti Oğulları ve kızları çoğalmaya başlar. Herkese analık edecek kadar kocaman yüreği vardır, sevgisi de herkese yetecek kadardır. Az konuşurdu. Nasılsın demesi de içtendir. Bakışları çok şey ifade eder oldukça anlam yüklü olur.
12 Eylül gelip fırtına gibi esmeye başladığında, ortalıkta kimseler görülmez. Birkaç aile kalır. Akrabalar bile selam vermez olur. Tanıdıklar yolunu değiştirir. Ama ana tutuklanan arkadaşların ailelerine, ayakta kalma savaşı verenlere, cesaret verir, onlarla gönlünü, yüreğini birleştirir. Ayakta kalmak için cesaret aşılar. Hem zindanlardan zindanlara koşar hem de tanıdığı tutsaklara selam gönderir. Sürekli tutsakların yanında olur.
Hatça ana artık aramızda değil. O son yolculuğunda tek başına dimdik durmanın gururuyla herkese bir kez daha selam göndererek vedalaştı. ..