Dünyadaki ekonomik ve siyasal gelişmeler hiç kuşkusuz Türkiye'yi de etkilemektedir. Türkiye'nin jeopolitik ve jeostratejik durumu gelişmelerden daha fazla etkilenmesine neden olmaktadır. Son dönemlerde hemen hemen tüm konularda gerek BM gerek AB ve gerekse ABD ile yaşanan uyuşmazlıklar ve tartışmaların temelinde Türkiye'nin konumundan kaynaklı olmakla beraber tutumunun da göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Tarihin her döneminde konumdan kaynaklı sürekli dikkat çeken coğrafyamız son dönemde ise daha çok tutumundan dolayı dikkatli çekmektedir. 'Arap Baharı' tüm Ortadoğu'da hızla yayılırken buna destek veren Türkiye yukarıda zikredilen aktörleri rahatsız ettiği kesindi. Bununla yetinmeyip Suriye'de yaşanan insanlık dramını en etkili şekilde tavır takınan Türkiye,yine aynı aktörleri rahatsız ettiği kesindi. Çin'de olsun,Afrika kıtasında olsun veya Avrupa'nın göbeğinde olsun haksız,hukuksuz ve insan haklarına halel getiren uygulamaların tamamına yer,Zaman ve mekan ayırımında gitmeden aynı kararlılığın gösterilmiş olması yukarıdaki isimlerini zikrettiğimiz aktörleri ziyadesiyle rahatsız ettiği kesindi. Oysaki dünyayı yöneten aktörlerin ajandalarında kendilerinin dışındaki insanlara herhangi bir notları olmadığı gibi böyle bir kaygı ve düşünceleri de yoktu. Fransa'da veya Belçika'daki terör olayları onlardan daha fazla bizleri üzdüğü halde İstanbul'daki,Ankara'daki,Suruç'taki ve Diyarbakır Danışık Köyündeki bombalar ve ölümler hiç bir zaman sözü edilen aktörlerin ajandalarına girmedi ve girmesi de mümkün değildi. Çünkü onların ajandalarında 1916 sykes-picot devamı yeni versiyonlu sunumlar vardı. Kendi elleri ile hazırlamış oldukları yeni versiyonlu sunumları gerçekleşebilmesi hiç bir ayrıntı unutulmamıştı. Bu ayrıntılarda DAİŞ gibi vahşi yapılı örgütler de vardı kendi halkına her türlü saldırıyı gerçekleştiren mevcut sistemleri ve yöneticileri koruma ve kollama da vardı. Bu arada fren-denge sistemi de unutulmamıştı. Gerektiği Zaman Rusya gerektiğinde ABD gerektiğinde ise Almanya farklı tutum takındığını göstermek suretiyle düşünülen yeni versiyonlu sunumların gerçekleşmesini sağlayacaktı. Hemen hemen Türkiye'nin dört bir tarafında ve en çok ta bizim bölgede yani Güneydoğuda gördüğümüz ve içimizde büyük yara açan insan manzaraları küresel aktörlerin ilgi alanlarına hiç mi hiç girmedi. Türkiye sınırlarını açarak üç milyona yakın mülteciyi ülkede barındırırken küresel aktörlerin hesaplarında bu insanları Nasıl sınırlarından uzakta tutabilecekleri yazılıydı. Yine söz konusu insanlar Akdeniz'in ve Ege'nin soğuk sularında göz göre göre kıyıma uğrarken kurtulanlara çelmeler takılmak suretiyle adeta neden ölmediniz dercesine muameleler yapılmaktaydı. AB ülkeleri ile yapılan mültecilerin iadesi anlaşmasının uygulanmaması için çok büyük çaba sarf eden aynı aktörlerin amaçları dünyaya barış ve huzuru tesis etmek değil kendi eski projelerinin üzerinde hazırlamış oldukları yeni sunumları gerçekleştirme amaçlıydı. Yıllarca gerek Filistin'de gerek Afrika ve gerekse Bosna'ya sesiz kalan sözde aktörlere kimsenin itibar etmemesi gerektiğini düşünüyorum. Hele hele son dönemlerde Suriye'de pyd üzerinden Kürtleri sürece dahil ederek yeni sunumları gerçekleştirmeye çalışan aynı aktörlere başta Kürtlerin çok ciddi tepki göstermesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü aktörlerin ajandalarında Kürtlere dair bir değerlendirme olmadığı gibi Arap'lara,Sünnileri ,nusayrilere,şiilere ,Türk'lere dair de herhangi bir değerlendirme olduğunu düşünmüyorum. Amaçları Ortadoğu ve Ortadoğu'da yaşayan halklar olmadığı kesin olan yeni sunumda acılar,perişanlık,ölümler kan ve gözyaşı vaadediyor bizlere. Bu kez coğrafyadaki tüm halklar,devletlerin birbirine destek ve yardım etmesi gerekiyor. Aski halde acıları,perişanlıkları,ölümleri,kanı ve gözyaşını yaşamayı tercih etmiş gibi durum yaratmış olacağız. Selamlarımla