Bir asırlık ömrü geride bırakan Türkiye Cumhuriyeti 1920 yılında Rıza Nur ile başlayan Milli Eğitim Bakanlığı 2023 tarihinden Yusuf Tekin'in bakan olması ile birlikte 61 bakanı geride bıraktı.80 yılı bilmemezlikten gelinse bile 20 yılda tam 6 kez lise, 3 kez üniversite sınav sistemi, 4 kez müfredat,18 kez de eğitim sistemi değişti.
Her yeni değişim çalışmasında, muhalefet partileri (ki sağcı partiler de muhalefet olduğunda durum bu) katkı sunmaktan ziyade "iktidar partisi yapıyorsa karşı duruş sergilemek lazım" mantığı ile hareket edildi, yetmedi yargıya taşındı.
Oysa herkesin bildiği bir hakikat var; "İlkel, pozitivist, ezberci, sömürgeci, mankurtlaştırıcı bir eğitim sistemi var bu ülkede".
Yapılan çalışmalarda; "sürdürülebilir kalkınma ve inovasyon odaklı bir gelecek inşası için okullar, bir kuluçka merkezi haline getirilmeli, yenilikçi fikirlere destek sağlayan, onları doğru kaynaklarla buluşturan yapılar olmalıdır ”denilse de bir adım ileriye dönük gidemiyoruz. Bir kısır döngü içinde genç nesil heba oluyor.
Bir başka acınacak durum; eğitimli insanın negatif değişimi ki, Psikolog Doğan Cüceloğlu'un tespitini paylaşayım "Ben Amerika’da 25 yıl kalmış bir insan olarak şöyle bir gözlem yapıyorum. Amerika’da hiç eğitim görmemiş bir insanla aynı odada kalmaktan korkarım. Beş dolar için gırtlağını kesebilir. Eğitim orada gerçekten bir fark yaratıyor. Eğitim düzeyi yükseldikçe, uygar, olgun, sorumluluk sahibi, verdiği sözü tutan, kişisel bütünlüğü olan bir insan olma yolunda ilerliyor. İstisnalar kesinlikle olabilir ama genellikle böyle.
Türkiye’ye gelip baktığımda iki faktör görüyorum. Şehirleşme ve eğitim. Türkiye’de şehirleşmiş ve eğitim görmüş insandan korkuyorum. Kesinlikle insafsız, kendinden ve kendi yakınlarının çıkarından başka bir şey düşünmüyor. Bu son derece kuvvetli bir duygu bende. İliğini sömürür bitirir, hiç acıma duygusu yoktur.
Ama şehirleşmemiş, okumamış, saf köylü olarak kalmışsa, onda değerler bilinci çok yüksektir. Sanki eğitilmiş Amerikalı"…. Doğan hocayı sever veya sevmezsiniz karışmam, çokbilmiş tiktok okuyucularının bu gözlemi için 'hadi oradan kim oluyorsun' deme densizliğini gösterenleri duyuyorum.
Medrese /dini eğitim deseniz içler acısı bir hal almış. Mantık, Hikmet, Tıp, Heyet, Felsefe gibi ilimlerden arındırılmış ezberci, empati ve vicdandan uzak müfredat ile okutulan talebelerin Arapça grameri Sarf ve Nahiv İlmini öğrenmesi bile ulema(!) yapmaya yetiyor. Bir dönem itibarlı olan molla grubu mensubu kimi zevatın küçük menfaatler karşılığında Hile-i şeriyye'ye başvurmaları itibarı yerle yeksan etti. /Şeriatta hile olmaz diyenlerdenim / Üç beş kitap yalayan ama yaladığını yutmayanların gündemde kalmak için din, diyanet diye milletin kafasını bulandırmaktan başka bir şey söylediği yok.
Fiil, fail ve meful dizimini bile 'Darebe Zeydun Amren"Zeyd Amir'i vurdu" üzerinde inşa eden, jakoben bir yaklaşımla toplumu dizayn etmeye çalışanların, soykırıma, zulme karşı direnç gösteren bir topluluk inşa etmekten ziyade temizlenmeyen idrarın cehenneme götürmek için yeterli olduğunu iddia edecek kadar toplumsal duyarlılıktan uzak olanların gençlere verebileceği ne olabilir ki..!
Sözün özü, eğitim, toplumsal fayda ile donatılmış birey yetiştirmek yerine bireyselci, düşündüğünü dile getirmekten korkan, güce karşı itaatkâr kimliklerin oluşumunu oluşturma çerçevesinden çıkmadıkça durum daha da vahim bir hal alacaktır.
Bu çıkmazın içinden nasıl çıkılır, kimsenin şimdilik bir bildiği yok.
Vesselam...