İyi bir okur olmanın yolu iyi bir yazar adayı olmaktan geçer, istikbalde yazar olmayı tercih etmesen dahi, bu pozitif geçmiş insanı iyi bir düşünür, aktivist kılar.
Diyarbakır'a, Güneydoğu'ya, Anadolu'ya kuvvetli bir yazarlık atölyesi gerek... Her vilayette, her ile her ilçeye...
Biçilmeyecek tarlayı ekmek beyhude çaba...
Üretmek için tüketilir.
Üretmeyen genç sağlıklı tüketemez. Hikaye, Şiir, Senaryo, Roman, Deneme, Makale, Piyes, Jurnal...
Edebi sahalarda yalnızca seyirci olmak insanı ve toplumu ileriye taşıyamaz, iyi bir seyirci ve iyi bir oyuncu, işte bu daha verimli...
Mütefekkir, Alim, Filozof, Aktivist, Mucid, Düşünür, Arif, Bilge... Bunlar ancak hem okuyan hem yazan bir milletten çıkar. Tek kanat gövdeyi uçuramaz...
Ünlü bir yazar olmak için yazmak zorunda değilsin, daha çok beğeni, daha çok kitle için asla yazma... Bunlar sığ hevesler, avamın hepsi okusa ruhun eline geçecek olan nedir? Evvela kendini geliştirmek, tanımak, keşfetmek için yazılır, eser üretilir.
Sonraki hedef eserin hak edenlere, liyakat ehline ulaşımıdır, maksad onlara da katkı vermektir, toplumsal ilerleyişe vesile olmaktır.
Türkiye gemisi basit bir kayık değil, bir kaptana değil milyon kaptana ihtiyaç var, bu gemiyi ancak milyon çaba ilerletebilir.
Kürd'ü, Türk'ü, Arab'ı, Zaza'sı, Laz'ı ile ve anadilleriyle ve lisanlardaki üretme, eser çabası ile bir millete yön verilebilir. Her rengin vicdanlı bilgesi o kulvarın başını çekecek... O sahada okuyan ve yazan, yani icraate elverişli güller yetiştirecek...
Türkiye bahçesi, Diyarbekir bahçesi ancak böyle oluşur. Yeni projeler, buluşlar, keşifler ancak üretken bir çocukluk, gençlik yaşayan zümrelerden çıkabilir.
Şu iktidar ve geçmişte kalan niceleri bunu göremedi, hatta sevdiğim merhum Erbakan hoca bile... Üstad Sezai Karakoç bunu görmüştü ama iktidar olamadı...
Yeni hayırlı iktidarlar inşallah bu gerçeği görür de, artık yerinde saymaz bu ülke, umarız, umudumuz...