Yeni seçim yasası, erken ya da zamanında seçim tartışmaları yoğunlaştıkça bu belediyelerinde çalışmaları hızlandı. Soğuk, yağmurlu ve karlı havaya rağmen Diyarbakır’ın Belediyeleri son ‘sürat’ kaldırım çalışması yapıyor.
Fazla zaman kalmadı.
‘Gitti-gidiyor’ artık.
O nedenle en iyi para ‘götürülecek’ alanlarda hizmet görüntüsü verme zamanı.
Kaldırım-sök-tak, bir daha sök, bir daha tak.
Hadi kolay gelsin.
Ramazan ayı da geldi, fakire-fukaraya yardım adı altında yardım furyası da imdada yetişti.
Kızılay-belediye-dernek-tarikat-paket-çuval-yardım, çorba dağıtımı falan derken bol sıfırlı faturalara ‘merhaba’ ya devam.
Çorba deyip geçmeyin.
Sektör bereketli.
Fakir, fukara, öğrenci, yoldan geçene dağıtılıyor kisvesi altında şişirilmiş faturalardan gelir elde edenlerin olduğunu da biliyor ve duyuyoruz.
Yani, her eylem ‘masum’ değil dostlar.
Özellikle de ‘yardım, destek, fakir, fukara doyurma’ adı altındaki faaliyetlerin bir kısmı birileri için geçim kaynağı.
*
Özellikle bu kaldırım sektörü de çok canlı.
Geçen yıl bu zamanlarda yaptıkları rengârenk kaldırımları dahi söküp, siyah-siyah taşlarla döşüyorlar.
‘Taşı kara bahtı kara’ diyorlar ya kenti tanımlarken.
Doğrudur, ikisi de kara; hem bahtı hem de taşı.
Ama vicdanı temiz ve de pak.
En azından vicdanı kara değil bu kentin.
Vicdanı kara bir takım mensupları varsa ki, biz onları biliyoruz zaten, ancak genel insan profilimiz vicdanlıdır, temizdir, parasızdır, omurgalıdır. Hiçbir tarafa eğilmez, bükülmezler, yağlı yerlere sakal sürmezler.
*
Vicdanı karalara denk geldik, vurgun yedik!
‘Toplumsal vurgun’ dayız!
Yüzyılın sonun dada bize/bizlere kısmet oldu, vicdansızlara ve vicdansızlıklara tanık olup, vurgun yemek.
‘Toplumsal vurgun’ spontane çıktı, ama tuttum.
Bu vurgundan nasıl kurtuluruz?
Şimdi herkes, herkesim bunun hesaplarını yapıyor.
Kısa vadede çok mümkün değil, ancak çok da uzun sürmeyeceğini de biliyoruz.
Toplum olarak bu toplumsal vurgun’a son vermek en doğal hakkımız.
Yurttaşlık hakkımız
Yaşam hakkımız
Var olma hakkımız
Aynı zamanda hukukumuz.