Mart ayından beri biz esir alan, hayatımızın akışını değiştiren Koronavirüs salgını bir türlü önü alınamadığı için görülmeyen düşman bizi yeniden eve hapsediyor. Öyle görülüyor ki dünya çapında kısa sürede bundan kurtulamayacağız. Daha uzun bir süre birlikte yaşamaya devam edeceğiz. Bunu alt ettikten sonra başka virüslerin kapımızı çalmayacağının da garantisi yok. Zaten geçmiş zamanlarda da ülkeleri, kıtaları tehdit eden salgınlar ciddi can kayıplarına yol açmış; ülkelerin ve hatta kıtaların kaderinde de önemli rol oynamıştır. Bundan sonraki yaşamımızda her zaman tedbirli yaşamaya devam edeceğiz.
Özellikle yaşadığımız bu son pandemi süreci, dünya çapında derin sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Başta sağlık sorunları olmak üzere ülke ekonomilerini sarstı, bazılarını krize soktu. Üretimlerin ve çalışma yaşamlarının aksamasından özellikle kentlerde yaşayan yoksul insanlar daha derinden etkilendi. Pandemi devam ettiği sürece bu kesimler daha fazla etkileneceklerdir.
Bunların yanında şimdiye kadar alışılagelen yaşam alışkanlığımız, ilişkilerimiz davranış biçimlerimizde nasibini almaya başladı.
Dostlarımıza, sevdiklerimizle karşılaştığımızda virüs bulaştırma veya virüs kapma korkusuyla mesafeli durmak zorunda kalmamız; hem kendi psikolojimizi hem de dostlarımızın psikolojilerini bozmaya başladı. Gelenek ve göreneklerimizde ayrı bir yeri olan o eski sıcak ilişkilerimiz daha şimdiden soğumaya başladı. Sosyal ilişkilerimizin sınırlı hale gelmesi zamanla bizi sınırlayacak ve yalnızlaştıracaktır. Daha şimdiden bazı hekimler ruhsal hastalıklarda ciddi bir artışın olduğunu söylemektedirler. Ekonomik sıkıntılarla, kısıtlamalarla bu artış daha da yaygınlık kazanacaktır.
Bu dönemler atlatıldıktan sonra; ekonomik toparlanmanın yanında pandeminin yarattığı bu ruhsal ve psikolojik etkilerin ortadan kalması için toplumsal bir terapiye de ihtiyacımız olacaktır.
Mümin Ağcakaya