Toplumsal saygı (sızlık)!

NACİ SAPAN

Sanırım bu yazıyı okuyan dostların tamamında aynı duygu hâkimdir diye düşünüyorum. Toplumsal manada bir saygı erozyonu, bireysellik egemen oldu. Sorumluluk gibi kaybettiğimiz değerlerden dolayı bir rahatsızlık var. Sohbetlerimizde bir önceki kuşak ile sonraki kuşaklar arasındaki bu eksiler koşulup, tartışılıyor.

Toplumsal değerlerin kaybedilmesi zemininde yürüyen bir yaşam biçimi var. Yüzyıllara dayalı değer yargılarının ‘Para’ ile sınandığı bir sürecin içerisinden geçerken, maalesef ki bu durumun da siyaset kurumlarının üzerinden yürütülmüş olması ciddi sıkıntılara neden oluyor. Bu durumun sadece siyaset kurumları üzerinden değil, aynı zamanda sendika ve STK gibi kurumlar silsilesinde de var olması, geleceğe dair kaygıların büyüyerek artmasına zemin hazırlıyor.

Özellikle STK ve siyaset kurumlarının toplum yaşamının düzenlenmesi konusundaki rolü, sorumluluğu söz konusu iken, bu kurumların ‘Yandaş’ gruplara hizmet yolunu seçmesi yurttaşların gözünden kaçmıyor. Böyle olunca da bireyler arasındaki uçurum giderek büyüyor.

Toplumsal bir dejenere güzergahına mı girdik?

Evet; Bu gerçeği gözden kaçırmamak gerekiyor.

Bireysellik, bana necilik, ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ anlayışının hâkim olduğu toplumsal bir gerçekle karşı karşıyayız. Bilgi hırsızlığı ile para hırsızlığını birbiriyle buluşturan bireyler topluluğunun varlığı, değerlere dayalı toplumsal varlık nedenlerimizi sürekli darbeliyor.

Ülke genelinde yaygınlaşan toplumsal dengesizlik, ekonomik sıkıntılar nedeniyle de giderek sertleşiyor. Toplumsal sertleşme, cadde ve sokaklara şiddet olarak yansıyor. Trafikte, sokakta, caddede birey tahammülsüzlüğünün evirildiği nokta ise bireysel şiddete dönüşüyor. Suç oranının artışına neden olan travma halinin geleceğimizi karartma biçimlerine tanıklık etmek zorunda kalıyoruz.

Toplumsal iyileşme nasıl sağlanır?

Zor, ama zor olmasına rağmen merkezi hükümet ve yerel yönetimlerin elbirliği, aynı zamanda işbirliği ile bir yol haritası izlenebilir. Siyaset kurumlarındaki sertlik, karşılıklı hakarete varan söylemler, adalet kurumlarının adaletsiz kararları devam ettiği sürece toplumsal iyileşmeyi sağlama imkânı giderek ortadan kalkacaktır.

Bu yazdıklarımın tamamı toplumsal bir sorun olarak yaşam tablosunda karşımızda duruyor. Toplumsal düzeni sağlama, yol güzergâhını belirleme yetki ve görevi parlamentoya verildiğine göre, hareketin bu noktada başlayarak yurttaş topluluğuna doğru akışını sağlamak gerekiyor. Doğrusu da budur. Parlamento zemini; ego tatmini, aynı zamanda bireysel varlığını var etme yeri değil. Halkın yetki verdiği parlamento, halkın karşı karşıya kaldığı sıkıntıları giderme yeridir.

Hala değerlere sahip çıkan ciddi bir bireyler topluluğu var. Toplumsal değişim, dönüşüm, değerlerin yeniden toparlanmasının sınav zamanıdır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.