Toplumsal düzen bozucuları!

NACİ SAPAN
Toplumsal barışı sağlamak çok mu zor?
Zor değil, mümkün.
Yeter ki toplum kararlı olsun.
Yönetenler ile yönetilenler arasında doğru, anlaşılır, samimi bir akit olsun, gerisi kolay.
Toplumsal duyarlılığa sahip milyonlarca bireyin, grupların, insan hakları savunucularının ısrarlı barış çağrıları var, silahlanmaya karşı çıkışlar sürekli gündemde tutuluyor, sayısız seminer, panel, kitap broşür yoğunluğu yaratılıyor; bütün bunlara rağmen, bu ülkenin herhangi bir coğrafyasında gün aşırı mutlaka bir kadın öldürülüyor.
Sonra, herhangi bir ilçede, köyde ya da kentin ortasında ellerinde silahla insan kovalayıp ateş edenlere tanıklık ediyoruz. Birileri birilerine kızınca onu ‘öldürme’ sorumluluğu kendisindeymiş gibi bir davranış biçimi sergiliyor.
O ‘cani’ ruh haline zaman zaman tartışmalarda tanık oluyoruzdur. Taraflardan birinin ya da tarafların tamamının ‘Seni öldürürüm’ tehdidiyle başlayan öldürme eğiliminin teoriden pratiğe yansımasının provalarına TV dizilerinde sık rastlıyoruz.
Seri öldürme seanslarının gerçekleştirildiği TV dizilerinde, film icabı yerler cesetlerle doluyken olay yerinde film icabı ne jandarma ne de polis var!
Mafyatik dizilerin kendi içindeki raconun gerekliliği meşrulaştırılıyor, ‘Film icabı sahneler’ gerçek hayatta gerçek yaşamların yok olmasına neden oluyor.
Toplumsal mutabakattan, yönetenlerle yönetilenler arasındaki akitten söz ederken aslında bu noktaya parmak basmak istedim. Dizilerde onca ceset var iken, polis ve jandarmanın olay yerinde olmaması, bazı kesimlere ‘Kendi adaletini kendin uygula’ mesajı veriyor, toplumsal akdi zedeliyor. Birilerinin büyük paralar kazanmasına zemin hazırlayan dizi sahneleri, gerçek hayatta birilerinin ölümüne ‘Prova’ olarak yansıyor.
*
Neden dokundum bu toplumsal yaraya?
Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde aynı köyün mensupları karşılıklı çatıştı, 10 kişi öldü. Sadece aileler değil, köyünde yaşam pınarları kurudu. Sordum dostlarımdan, nedenmiş diye. Farklı şeyler söylendi. Yangın sonrası anlaşmazlık, ‘Biçerdöver önce benim ekinimi biçsin’ tartışmasıyla başlayan, sonra katliama dönüşen bir durum.
Neden aslında çok önemli değil, başvurulan yöntem çirkin, sağlıksız.
Üzüldük, üzülüyoruz.
Bir yandan kan dökülmesin, barış, kardeşlik olsun, insanlar yaşasın, geleceğe huzur sunalım diye uğraş verenler, bunun için cezaevi yatanlar, başkasının dertlerini kendilerine dert edinenler, diğer yandan mal, mülk, arazi, yani bu sanal dünyaya ait sanal mallar için can alanlar…!
Gel de çık işin içinden.
*
Dün sevgili eşim Emel’in aramızdan ayrılışının 3. Yıl dönümüydü. Ölüm gerçeğini kabul eden bireyim. Depremde, sel afetinde kaybettiklerimiz oldu, eşim gibi normal ölüme tanıklık ettim, dünkü katliam içimde farklı duygulara neden oldu. Hayvanca duyguları içinde barındıranlarla bir arada yaşıyoruz, ne yapacaklarını bilmiyoruz.
Toplumsal düzen bozucularına karşı toplumsal tepkilerimizi daha da yükseltmeliyiz diyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.