Toplum ve siyaset

NACİ SAPAN

Siyasetin çirkin ve iyi taraflarının konuşulduğu ortamlarla her zaman yüz yüze geliriz. İyi ya da kötü taraflarını konuşmak yaşam biçimi olduğu gibi, kötüsüyle tanıştıkça eskiye rağbet göstermek gibi bir durumun esiri de olabiliyoruz.

Eskiyi kendi potasında eleştirip, memnuniyetsizliğimizi haykırıyorduk, sonra değiştiriyorduk.

Toplumun öyle bir şansı vardı.

Eskilerin de gitmek gibi bir nezaketi.

Sonra daha güçlü ‘yalanlar’ ya da vaatlerle tekrar geri dönüşlerine tanıklığımız oluyordu.  

Sistem parlamenter sistem olunca, halkın iradesinin ağırlığı devreye girebiliyordu. Buna rağmen ciddi eleştirilerimizin hedefi konumundaydı parlamenter sistem. Şimdi ise geri dönüşümü için ciddi bir toplumsal muhalefet çabası veriyoruz.

O dönemin siyasetçilerine yönelik kurduğumuz özenli cümleleri dönemin parlamenter sistemi için de kurabiliyoruz. Tek farklılık, belki de tecrübelerden kaynaklı bir gelişme, güçlendirilmiş parlamenter sistem diyoruz.

AKILLANDIK GALİBA!

Hem güçlendirilmiş, hem demokratik, hem de parlamenter sistem.

KULAĞA, YÜREĞE, BEYİNE İYİ GELİYOR.

Sadece bir kesimi, bir anlayışı, belli bir grubun tekelinde yürümeyen, toplumun kendini güvende hissettiği bir sistemin güçlendirilerek yeniden tesis edilmesinden yana anlayışın giderek yükseliyor olması memnuniyet verici.

Özellikle AK Parti’nin son dönemlerindeki icraatları, yurttaş hukukunu zedelemesi, eskiye rağbet gösterenlerin sayısında ciddi bir artışa neden oldu.

*

Devlet erkini ellerinde bulunduran iktidarlar, o erki kimin adına elinde bulundurduğunu unutmamalı. Erkin gerçek sahibi halk devre dışı bırakıldığında, geriye kalan küçük bir zümredir yönetildiği zannedilen.

*

Böyle işte, eskileri konuşurken hoş bir anı anlatıldı, anlatayım siyaset kâbusunu siyaset esprisi ile dağıtayım.

Eski siyasi atmosferde bir arkadaşının seçim bürosunu ziyaret eden bir dostum yaşadığı olayı şöyle anlattı;

“Büroya gittim uzun süre oturdum. Çok sayıda gelen giden oldu. Tam kalkacakken seçim bürosunda olduğunu unuttum, bir an taziyedeyim gibi hissettim ve ellerimi havaya kaldırarak ‘lillahi el fatiha’ dedim. Oturanlarda duruma uydu, Fatiha bitti, kalktım. Kapıda aday arkadaş geldi, ‘daha seçime gitmeden gömdün bizi, üstüne de Fatiha okudun’ deyince seçim bürosunda olduğumu anladım, iş işten geçmişti. O arkadaşımda Milletvekili olamadı zaten.”

O günlerden kalan güzel bir hatıra. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.