Cumartesi, Pazar günleri kenti baştanbaşa dolaştım, insanlarla konuştum.
Sohbet iyidir, konu konuyu açar, insanlar karşılıklı dinleme-konuşma yöntemini denerse iyi.
Yani diyalog.
Bir de monolog vardır.
Siz ne derseniz deyin, o kendisini dinletmesini sever, sürekli konuşur, anlatır ve hep haklıdır.
Kim diye sormayın!
O işte, o, onlar, çoklar…
Evet, işte o kesim.
Onlar, önce merak ettiklerini sorarlar, cevap verirsiniz, ‘Aynen’ demesini beklersiniz, tam tersi bir cevap gelir, ‘Öyle değil’ der.
O zaman bana niye sordun köftehor’ diyecekken, başka soruya ve konuya geçer, o-onlar, onlardan çok var çok…
Bunlar, ‘Şeker yükseltenler’ cinsinden.
Bunlar dedikodu manyağı tiplerdir, her şeyi, her kesi, her konuyu tartışır konuşur, fikirlerini beyan eder, dikte ettirirler. Koloni halinde gezmeseler de vardır ait oldukları bir koloni.
Ben diyalogu, karşılıklı konuşmayı seven biriyim.
İyi bir dinleyici olduğumu da söylerler.
Lise yıllarımdan itibaren de sosyalist olma çabam var, sürdürüyorum.
O kadarını bilirim, tek kalem. Biz kuşak zaten öyledir, tek kalem üzerinden yol yürüyendir.
O monolog sevenlerden biri benim için ‘Ateisttir’ demiş, sorguladım, kim olduğu konusunda net bilgi edinemedim. Konuşmak ve neden bu kanaate vardığını sormak için sorguladım, söyleyen adres vermedi.
Neyse çok ta önemli değil, kendimi bildim bileli, çok takmam, söylendiğinde de, ‘biri bir şey söyleyecekse gelsin yüzüme söylesin’ derim, şimdiye kadar da gelip yüzümüze bir şey diyen olmadı.
Benim durumumda olan çok insan var.
Böyle taciz altında bir yaşamımız oldu bizim.
Bütün eksikliklerime rağmen Sosyalist olduğumu, ısrarlı bir şekilde söyledim, söylemeye de devam edeceğim. Onu bunu bilmem, sosyalist, komünist, ateist, Müslüman, Hıristiyan, Kürt, Türk, İngiliz, Fransız; hiç önemli değil. Bunların hiç biri insan olmaktan daha öncelikli değil. Bütün dinlerin, kültürlerin emrettiği insanlığın gereğini yerine getirmedikten sonra geriye kalanlar neye yarar ki.
Her türlü hırsızlığı, üçkâğıdı, alavere-dalavereyi yapıp, tecavüz, baskı, zulüm ile Abad olunacağını zannedip, sonra da bir kimliğin, dinin, tarikatın, cemaatin arkasına sığınmanın moda olduğu yol yürüyüşüne katılacaksın.
Olur, mu, Allah kabul eder mi, insanlık kabul eder mi?
*
Bak şimdi, nereden nereye geldik. Aslında konu başka idi, taşıdı, aldı bizi buralara kadar getirdi.
Durup dururken, kaldırımların neden söküldüğünü sormuştu vatandaş, ben de onu soracaktım.
Evet, Dicle kentte ki kaldırımları sordular.
Neyse yazı uzamasın, yine yazarız.
Oysa Dağkapı, çift kapı, Mardin kapı, ofis, lise caddesi, Bağlar’ın büyük bölümünde kaldırım, asfalt, cadde, sokak rezalet durumda.
Vatandaş merak ediyor, soruyor;
‘Kayyumlar yerel seçimlerde başkan adaylığı mı düşünüyor?
Düşünmüyorsa bu yatırım niye?
Ne bileyim, belki de hizmet aşkı!
Zaten tam kapasite değiller, idare ediyorlar.
Sayıştay müfettişlerinin 2023-2024 raporlarının nasıl olacağını çok merak ediyorum.
Gerçi 2022’nin raporları tozlu raflarda hala duruyor!