Amed’e Yürek Verdik
Sunu…
Biz Amed’e yürek verdik, Diyarbekir kalesinde taklacı güvercinler uçurduk, Hevsel Bahçesinde ay ışığını seyrettik, yarımay olduk, dolunay olduk, Dicle’ye düştük, günahlarımızdan arındık, kar-beyaz olduk!
Kırlangıç olduk, nehir olduk bağrında coştuk, sonra talan edildik, yağmalandık, yaprak-yaprak döküldük toprak olduk, tohum saldık, Hevsel’de fideleştik…
Ben Û Sen’de tanıdım seni, Keçi Burcu’nda seyreyledim, sonra özlem oldun, hasret oldun, Mardinkapı küçelerinde gezerken özledim seni, sonra su oldun, Qestal oldun Hatun Qestalı, dilim dudağım oldun, Aslanlı Çeşme’de aktın!
Küçelerdeki Qestallardan seni içtim kana-kana, gıdım-gıdım, örtmelerinden geçtim…
Diyarbekir kalesinde şair-i azamın dizelerini okudum
‘Bir de ağzı var, dili yok
Diyarbekir kalesi’
Lâl oldum yüreğine düştüm, Amed oldum!
1
Bizim damak tadımız Meftune’dir, çarpıcıdır, yoksul soframız Nan u Pîvaz’dır, alınterimizdir, Kenger’imiz egzotiktir, Kibe Bumbar’ımız muhteşemdir tablo gibi, peynirimiz kızsaçlıdır örüklü, yüreğimiz gibi asildir!
Deli Bardağan, Karahübür Leylası Arap kadar muhteşem ve doğalız, Kore Mahlesi gibi yetim ve mağduruz, Ben Û Sen gibi mağrur, Hevsel gibi yedivereniz…
An geldi yoksulluğu kırdık, umut tazeledik taklacı güvercinler uçurduk, gagalarında sevda nameleri, surların alınlarına Diyarbekir’in tarihi yazıldı!
“Diyarbekir güzel bağlar, hanımé lorke…”
Diyarbekir destandır, Alipaşa surlarında sevdadır, Yenikapı’da yetime, garibe, gurabaya umut, bebeye meme, Diyarbekir Kalesinde dirençtir, naradır!
“Evlibeden kuş pini,
Oldum kızlar düşkünü…”
Diyarbekir bir nehari uykudur, kaçak-firari, Yenikapı’da gözleri sürmelerler, yürek yarısıyla sararlar tek nefesle boğazlarlar sonra rahmet dilerler...
“Yenikapı’da atlılar oy aman aman
Derdime dert kattılar oy aman aman…”
Diyarbekir, eğri Kürt hançerisidir, sinelerde kınalı kekliktir, sürme gözlü ceylandır seke-seke koşarlar, telaşi bir mayındır, ürkek bir Ceylan ve Ceylan roketle paramparça olur!
“Gezme Ceylan bu dağlarda avlarlar seni…”
An geldi sevda çiçeğidir, goncadır, Kırklardağı’nda Suzan’dır, Adil’dir, On Gözlü Köprünün bir ayağıdır!
“Kör olasan Suzan, Suzi
Sular apardı bizi!
Diyarbekir aşktır, sevdadır, Ahmed Arif’tir; yürekleri direnişe hazırlar!
İhsan Biçicidir; yürekleri sevdaya salar!
Veysel Öngören’dir; yürekleri kavgaya salar!
Hicri İzgören’dir coğrafyanın acıları yüreğini yareler!
“Her köşe başında polis kimlik sorar
Ben de yarelerimi gösteririm…”
An gelir zulme zehrini kusar, ast olmaz üst dinlemez, özgürlüğün kutsallığından demlenir, Alipaşa’da hançeredir ser verir sır vermez, halaydır, çepiktir, şervandır, özgürlüktür, ardır, arı-namustur Amed! Bebeler beşikte ölüme yatarlar ninnileri ağıttır, toyları ölüm mü desem tilili mi desem? Mavzerdir, fişenktir, dirençtir Amed, koydur, limandır!
Anaların yüreğinde evlattır, evlatlar anaların yüreğinde sevdadır.
Sevdalar yücelir, toylarda dudaklara düşer, zılgıt olur beyaz taklacı güvercinler eşliğinde, tililili! Sevda da, ölüm de Kürtçe’de tililili’dir, oyalı yazmadır, umuttur Amed’te!
Amed asi bir küheylandır, karanfildir Cumartesi Analarının ellerinde, kimlikleri rehnedilmiş, künyeleri zayi, yüzleri illegal, halkı defedilmiş kızıla boyanmış tablodur! Amed cesur yürektir, eyvallahı yoktur, baş eğdirir, intihar çiçeğidir! Gözleri çocuk, yürekleri karasevdalı, gözleri kara, bahtları kara, zulme direnen deliyürektir!
3
Toledo Evler Ve Suriçi…
Biz ki resmi teoremlerde her şeyden muaf ve herkesten uzaktayken geceyi dinlerdik fısıltılarla, bizler kendi yağımızla kavrulurken, onlar sineğin yağını hesaplıyorlardı… Senaryosu önceden yazılmış, başrölü Malkoçoğlu’nun şimdiki versiyonu tiz sesli siyasiler, karakter oyuncuları; burunları kokainli bıyıkları sarkık, parmakları kurt, figüranı halk!
“Teybet Ana” anılar devrildi üzerimize üşüdük!
Geldiler; evimizi, barkımızı, ocağımızı söndürüp, yaktılar-yıktılar, dünümüzü, günümüzü, yarınımızı, düşlerimizi, anılarımızı, umutlarımızı çiğnediler, çalıp gittiler!
Bizleri alıp hasretin sessiz çığlıklarına tutsak bıraktılar, anaların yüreklerini Cumartesi, babaların suretlerini zindan duvarlarına nakşettiler, çocuklar morg niyetine buzdolaplarında sakladılar… Resmi teoremlerde potansiyel suçluyuz, söylemediğimiz sözleri, cümleleri bize atfedip, yargısız infazlarla defettiler… Bizler rojbaş deyince bilinmeyen bir dil deyip bizleri inkâr ettiler, Allah’ı inkâr eder gibi, bizler “Merhaba” deyince onlar bizlere “Maraba” dediler…
Acılarımızdan bir demet yapıp anıt yaptık, acılarımızı siyasallaştırıp, mezarlarımızı tahrip ettiler! Anılarımın enkazında yalnızlığıma sarılıyorum; fısıltılar çığ oldu, çığlık oldu, sesler beynimde bir senfoni oluşturdu, sesim seslere uzak, sesler beynimde zonkluyor o an beynim resetlendi, öldü ardımdaki anılarım, gülüşlerim, vedalarım!
Bilmem kaç bin yıllardan bu yan tarihimizi, anılarımızı, kutsallarımızı, varlığımızı Toledo’ya kurban ettiler!
Allah belanı versin Toledo, ölün kalka Sur’u bombalayanın, yakanların, yıkanların peşine vere!