Cizrelioğlu, alınan kararla Sur’un neredeyse tamamının kamulaştırıldığını belirterek, söz konusu kamulaştırma kararının kanununa aykırı olduğunu söyledi.
Cizrelioğlu, “Sur içinin genelinde alınan kamulaştırma kararı, bölgedeki bütün taşınmazların parsel bazında bir inceleme yapılmadan acele kamulaştırmasına karar vermektedir. Bu durumda acele kamulaştırma gerektirecek şartların olup olmadığı konusunda herhangi bir değerlendirme ve tespit bulunmamakla beraber söz konusu alanın acele kamulaştırması ile amaçlanan kamu yararının somut olarak ortaya konulmadığı da ortadadır” denildi.
TMMOB Şehir Plancıları Odası Diyarbakır Şubesi Sur için alınan ‘Acil Kamulaştırma’ kararına ilişkin bir basın açıklaması yaptı. Diyarbakır Şehir Plancıları Odasında dün yapılan basın açıklamasını TMMOB Şehir Plancıları Odası Diyarbakır Şubesi Eş Başkanı Büşra Cizrelioğlu okudu.
2 Aralıktan bu yana süren sokağa çıkma yasakları ve operasyonlarla süren çatışmalı süreçte vatandaşların yaşadığı mağduriyetin altı çizilen açıklamada, “… bunca enkaz, yıkım ve ölümün üzerine vatandaşlar bir de rant odaklı dönüşüm projeleriyle karşı karşıya bırakılmıştır” denildi.
TMMOB Şehir Plancıları Odası Diyarbakır Şubesinin Sur’un yeniden yapılandırılması kapsamında Sur’un ‘acil kamulaştırılmasına’ ilişkin açıklamasının satırbaşları şöyle:
“Sur İçinin neredeyse tamamına yakınının kamulaştırıldığı gerçeği ortaya çıkmaktadır”
Her geçen gün biraz daha acımasızca yeni projeler üretenler 22 Ekim 2012 tarihinde 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunu gerekçe göstererek Sur içi bölgesini riskli alan ilan etmiş ve bugünkü gelinen durum sonucunda da daha önce riskli alan olarak belirlenmiş olan bu bölgede Bakanlar Kurulu’nun 21 Mart 2016 tarihinde aldığı karar ile Sur İlçesine bağlı 6244, Yenişehir İlçesine bağlı 51 tane olmak üzere toplam 6295 parselde acele kamulaştırma kararı alınmıştır. Sur içerisinde bulunan 149 anıtsal, 465 sivil mimarlık örneği olan toplamda 614 tescilli yapıdan 122 anıtsal 431 sivil mimarlık örneği olmak üzere toplam 553 tane tecilli yapı kamulaştırma işlemine dâhil edilmiştir. Kamulaştırmaya dâhil edilmeyen fakat 2009 yılında kentsel dönüşüm projesi kapsamında daha önce kamulaştırılmış ve Çevre Şehircilik ve TOKİ’ye devri gerçekleşmiş alanlarda dâhil edildiği zaman Sur İçinin neredeyse tamamına yakınının kamulaştırıldığı gerçeği ortaya çıkmaktadır.
“Süreçlere kentin hiçbir bileşeni dâhil edilmemekte”
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın talebi üzerine alınan "acele kamulaştırma" kararı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve TOKİ ortaklığında her geçen gün yeni bir söylemle ortaya atılan projelere zemin hazırlamaktadır. Bölgede gerçekleştirilen yıkım, sürgün ve dönüşüm politikaları kentsel ve bölgesel ölçekte bir toplumsal dönüşümü hedeflemekte ve enkaz haline getirilen kentlerin yeniden inşa süreçlerinde devletin birebir rol alıp kendi amaçları doğrultusunda toplumsal dayanışma ve örgütlülüğü ortadan kaldıracak şekilde planlanmasını bir toplum mühendisliği aracı olarak kullanmasından kaynaklanmaktadır. Devlet toplumu dönüştürme aygıtı olarak kullandığı TOKİ ile her yerde yörelerin kendilerine özgü yaşam biçimleri ve kültürlerini göz ardı ederek tek tipleştirmekte ve kentlerin, mahallelerin, sokakların kimliğini yok sayarak birbirine benzeştirmektedir. Süreçlere kentin hiçbir bileşeni dâhil edilmemekte ve halkının gerçekten ne istediği ile ilgili hiç bir sosyal saha çalışması dahi yapılmadan merkezden kararlar üretilmektedir.
“Alanın acele kamulaştırması ile amaçlanan kamu yararının somut olarak ortaya konulmadı”
Sur içinin genelinde alınan kamulaştırma kararı, bölgedeki bütün taşınmazların parsel bazında bir inceleme yapılmadan acele kamulaştırmasına karar vermektedir. Bu durumda acele kamulaştırma gerektirecek şartların olup olmadığı konusunda herhangi bir değerlendirme ve tespit bulunmamakla beraber söz konusu alanın acele kamulaştırması ile amaçlanan kamu yararının somut olarak ortaya konulmadığı da ortadadır. Taşınmazların acele kamulaştırılmasını gerektirecek acelelik halinin tanımlanmamış olması, kamu yararı ilkesinin genel anlamda hangi kesime fayda sağlayacağı konusunda endişe yaratmaktadır. Bölge insanı evine dönüp evini ve yaşamını yeniden inşa etmenin yollarını ararken kamulaştırma ile evlerine el konulması tamamen kimliksizleştirme ve toplumsal hafızayı silme operasyonudur. Kültürel bir soykırım operasyonunun fiziki mekâna ilişkin kararlara yansıtılmış halidir. Hukuksuz ve altyapısız kararlar telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuracaktır. Acele kamulaştırma kararı mülkiyet hakkını ağır bir şekilde ihlal etmekte, mülkiyet hakkını koruma altına alan Anayasaya, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne de açıkça aykırıdır.
“Kamulaştırma Kanuna aykırıdır”
Söz konusu alan, UNESCO Dünya Kültür Mirası olarak tescillenmiş olup koruma kurulunca onaylanmış koruma amaçlı imar planları bulunmaktadır. Kamulaştırma işlemleri kanun gereğince bu imar planları esas alınarak yapılmalıdır. Planda tescilli olarak belirlenen ve cami, kilise, müze vs gibi kamuya ait yapıların da kamulaştırmaya dâhil edilmesi açıkça işlemin gereği olan Kamulaştırma Kanuna aykırıdır. Bu maddeye göre; Kamu tüzelkişilerinin ve kurumlarının sahip oldukları taşınmaz mal, kaynak veya irtifak hakları diğer bir kamu tüzelkişisi veya kurumu tarafından kamulaştırılamayacağıdır.
“Diyarbakır Koruma Bölge Kurulunun aldığı kararlar güvenlikçi yaklaşımı temel almıştır”
İktidarın yanlış uygulamaları bunlarla da son bulmamakta, Diyarbakır Koruma Bölge Kurulunu siyasi baskılar ile hukuksuzca aldığı kararlara meşru zemin oluşturmak maksadıyla bu suça ortak etmektedir. 23 Mart tarihinde kurulun olağanüstü toplanması ile alınan üç ayrı karar açıkça koruma ilke ve esaslarını çiğneyerek askeri/güvenlikçi yaklaşımı temel almıştır. Kentsel Sit Alanı içerisinde kalan mahallelerde yaşanan yıkımlar sonucu oluşan molozların Müze Müdürlüğü uzmanları denetiminde kaldırılmasının uygun olduğuna ilişkin, Yine bu mahallelerde toplamda 12 adet geçici güvenlik noktası kurulmasının uygun olduğuna ilişkin ve Tescilli Diyarbakır Surlarının muhtelif noktalarında bulunan açıklık, geçiş ve gediklerin taşınabilir portatif beton bloklarla geçici olarak kapatılmasına ilişkin alınan kararlarla kurul ve üyeleri kente karşı işlenen bu suça ortak olmaktadır.
“Barış, İnsanlık ve Doğa için herkesi halkın öz değerlerine sahip çıkmaya davet ediyoruz”
TMMOB Şehir Plancılar Odası Diyarbakır Şubesi Olarak yukarda belirttiğimiz bütün bu gerekçeler doğrultusunda toplumun yaşam alanlarını yaşam biçimi ve ilkelerini hiçe sayan ve de bunları değiştirip dönüştürmek hususunda sınır tanımayan bu alçak ve fırsatçı zihniyeti kesinlikle reddediyor, savaş koşullarından rant elde etmeye çalışanlara geçit vermeyeceğimizi ve Sur`u sahipsiz bırakmayacağımızı belirterek Barış, İnsanlık ve Doğa için mücadele eden herkesi bu hukuksuzluğa karşı yürütülecek bütün mücadele alanlarında halkın öz değerlerine sahip çıkmaya davet ediyoruz.”
Haber:Ali Abbas YILMAZ