Tilmişar, Botan’ın kalbindeki köy…

Zülküf Kışanak

Tilmişar köyünün merkezi olduğu Mişar, dört tarafı dağlarla çevrili uçsuz bucaksız bir ova. Çiyayê Reş, Çiyayê Îsxasa, Serê Sohrê, Çiyayê Basnê ve Gabar dağlarının çevrelediği cennette, Botan’ın kalbindeki Mişar ovasında bulunan Tilmişar köyü muhteşem bir yer. Tertemiz havasıyla, verimli toprağıyla, bol suyuyla kendine yetebilen, üzerindekileri doyurabilen ender yerlerden. Ancak kendisine yetmesine, bolluğun verdiği huzuru yaşamasına tahammül edilmiyor. Bir ara makus talihi değişecek gibi oluyor, Mişar ovasında yetişen domatesin salçaya dönüştürülmesi amacıyla Botan çayının az ötesinde, ovanın tam girişindeki Eynê beldesinde fabrika kurulması öngörülen bir proje girişimi halk arasında sevinç yaratıyor. Büyük bir heyecan içinde fabrikanın temeli bile atılıyor. Ancak daha sonra bu temeller üzerinde köylülerin çalışacağı, ürününe değer katacak, dahası bolluğuna bolluk katacak bir fabrika yerine Bağgöze Jandarma Taburu inşa ediliyor…

*

Koruculuk baskısı erken başlıyor orada. Koruculukla ilgili yasal düzenleme yapılır yapılmaz, pilot bölge seçilen Siirt’in köyleri koruculuk dayatmasıyla karşı karşıya kalıyor. Önce koruculuğun nimetleri anlatılıyor. Her ay düzenli maaş alacaklar, yoksulluktan kurtulacaklar diye. Bir de “din kardeşliği”ni koyuyorlar araya. Köylere yapılan her baskında “Dağdaki teröristler Müslüman değil. Onlar Ermeni dölü. Bizim dinimiz bir, bayrağımız bir. El ele verirsek iki günde teröristlerin kökünü kazırız, Ermenileri söküp atarız…” diyordu adı lazım olmayan subay. Oysa dağlardaki gençler, korucu olmaları istenen köylülerin çocuklarıydı, bunu en iyi subay biliyordu; onun için de sözünü hep, “Bu bölgede bir terörist görülürse, bir çatışma çıkarsa gerisini siz düşünün” cümlesiyle bitiriyor. Birkaç baskından sonra subayın ses tonu da söylediği sözler de değişiyor. Artık tehdit ve hakaret dolu sözlerle başlayan baskınları, gözaltı ve işkence takip ediyor. 1988 yılından itibaren sistemli bir hal alan koruculuk baskısı, en iyi “ya korucu ya yolcu” sözüyle devam ediyor. Siirt’in Eruh ilçesine bağlı Tilmişar (Çimencik) köyü, koruculuk baskısına tam 7 yıl direniyor, tam 7 yıl zulme göğüs geriyor. Ne korucu olmayı kabul ediyor, ne de yolcu olmaya razı oluyor. Ama köyde gözaltına alınıp işkenceden geçirilmeyen kimse kalmıyor. Baskılar dayanılmaz boyutlara ulaşıyor, can güvenliği tümden ortadan kalkıyor. Son ana kadar zulme direnen Tilmişarlılar, 1995 yılında pes edip bilinmezliğe, hiç bilmedikleri yeni diyarlara göç ediyor…

*

Şêx Weliyan’dan kapısı Gabar’a açılan Mişar ovasının tam ortasında bulunan Tilmişar köyü, ilk kez yalnızlığa terk edilmiyor. Tilmişar, yaklaşık yüz yıl önce de benzeri bir olaya sahne oluyor. O dönem Tilmişar ve çevresindeki birkaç köyde yaşayan Jîlyan aşiretinin devletle ilişkileri iyidir. Osmanlı-Rus harbinde devletin yanında yer alan Jîlyan aşiretinin lideri Tilmişarlı Resûlê Mihemed, Şeyh Said isyanı sırasında da askerlerle birlikte Kürtlere karşı duruyor. Kürt halkı arasında en kötü küfür olarak kabul edilen “Cemîlê Çeto, Cemîlê Çeto, ji gunê kerê keto” tekerlemesi ile anılan ulusal hain Cemîlê Çeto’nun safında yer alıyor. Ama buna rağmen birçok aşiret lideri gibi Resûlê Mihemed de Şeyh Said isyanından sonra sürgüne gönderiliyor…

*

Sürgünden kısa bir süre sonra çıkan genel aftan yararlanarak tekrar kendi köyü Tilmişar’a yerleşen Resûlê Mihemed, aşiretinde silah bulunduğu gerekçesiyle askerler tarafından sık sık taciz ediliyor. Birkaç ay sonra da Eruh Jandarma Komutanı Teğmen Ziya, Resûlê Mihemed ile kardeşleri Agît ve Ahmed Ağa hakkında yakalama emri çıkartıyor. 22 Mayıs 1929 tarihinde, Jîlyan aşiretinin yaşadığı dört köye baskın düzenliyor. Agît’in bulunduğu Goveşîl’de yapılan arama sırasında köylülere karşı şiddet kullanılması üzerine kargaşa çıkıyor. Köylülerin tepkisine aldırış etmeyen Teğmen Ziya, Resûlê Mihemed’i gözaltına alarak köyden ayrılmak isteyince köylüler tarafından kuşatılıyor, Resûlê Mihemed askerin elinden alınıyor. Bu olayın ardından devletin şiddetine yabancı olmayan Mişar ovasındaki 15 köy halkı, evlerini terk ederek Çiyayê Reş’e çıkıyor. Dar günlerde ova köylülerine sığınak olan Çiyayê Reş, bir kez daha insanla doluyor. Büyük küçük, kadın erkek bütün köylüler evlerini bırakıp bu yol vermez asi dağa sığınıyor.

*

Köy operasyonunda başarısız olan Teğmen Ziya açığa alınıyor. Genelkurmay Başkanlığı, Şeyh Said isyanından sonraki dönemde, ayaklanma riski bulunan Kürt aşiretlerini provoke etme, sonra da sert bir şekilde bastırma ve silahsızlandırma görevini Genel Müfettiş İbrahim Tali Bey’e veriyor. O dönemin psikolojik savaş aygıtları dört koldan devreye giriyor. En dar günde devletin yanında yer almış, bekası için en olmaz eylemlerde bulunmuş Resûlê Mihemed, birden bire “en azgın eşkıya”, “iflah olmaz düşman”, “vatan haini”, “üç kuruşluk çapulcu” oluyor. İbrahim Tali Bey, bastırma operasyonlarına başlamadan önce, hızla ulaşım yollarını açtırıyor. Mişar ovasındaki köyler kısa sürede kuşatma altına alınıyor. Tilmişar, Goveşîl, Tanzê köyleri başta olmak üzere birçok köyü hedef alan operasyon sırasında yerleşim yerleri karadan top ateşine tutulurken, savaş uçakları da havadan bomba yağdırıyor. Alpay Kabacalı’nın “Tarihimizde Kürtler ve Ayaklanmaları” adlı kitabındaki bilgilere göre, 3 uçak, 2. Tümen’de 59 subay, 1525 er, 1014 tüfek, 59 hafif makineli tüfek, 22 ağır makineli tüfek, 6 dağ topu, 355.105 piyade mermisi, 1017 el bombası ve 334 topçu mermisi tedarik edilerek bu harekatta kullanılıyor.

*

Tilmişar köyünün 1929 yılında yaşadığı olaylara tanık olup Resûl Ağa ile birlikte Suriye’ye kaçan, uzun yıllar orada kaldıktan sonra Adnan Menderes’in çıkardığı aftan yararlanarak köyüne dönen, ısrarlarımıza rağmen bir ömür devam eden devlet baskısı korkusundan adını açık etmek istemeyen 90’lık dede S., “Bu topraklarda acı hiç dinmedi. O yıllarda bölgenin ileri gelenlerinden Hacı Mihemed’in torunları ve Basrî Ağa’nın oğulları Resûl, Agît ve Ahmed Ağa, Mişar ovasının birer köyünde yaşıyordu. Kendi aşireti ve çevre köyler üzerinde önemli bir otoritesi olan Resûlê Mihemed, 1917’deki Rus saldırısına karşı devletin yanında yer almıştı. Silahlı birliği ile Bitlis’e kadar giderek Osmanlı ordusunun yanında savaşan Resûlê Mihemed, savaş bitikten sonra köyü Tilmişar’a döndü. 1925 yılında patlak veren Şeyh Said Ayaklanması’na destek vermediği halde, ayaklanmadan sonra bölgenin ileri gelenlerinden seçilen 126 kişi ile birlikte Bursa’ya sürgüne gönderildi. Sürgün dönüşünde tekrar kendi köyü Tilmişar’a yerleşen Resûlê Mihemed, burada da rahat bırakılmadı. Bir grup asker geliyor, bir grup gidiyordu. Bahane üstüne bahane arıyorlardı. Resûlê Mihemed’in uzun yıllar hizmet ettiği devlete artık güveni kalmamıştı. Eruh Jandarma Komutanı Teğmen Ziya’nın, Resûlê Mihemed’i tutuklamak için yaptığı operasyonla başlayan olaylar, kısa sürede tüm bölgeye yayıldı. Mişar ovası mahşer yerine döndü. Tüm köyler yakılıp yıkıldı. Çoluk çocuk hep beraber dağlara sığındık. Çiyayê Reş’e kaçan köylüler, şiddetli çatışmalardan sonra orayı da terk etmek zorunda kaldı. Resûl ve Agît Ağa direnişe katılan köylülerle birlikte, uzun bir yürüyüşten sonra Suriye’ye geçerek ünlü Kürt ailelerinden biri olan Mala Haco’ya sığındılar. Ben de onlarla birlikteydim. Suriye’deki Kürtlerden çok yardım gördük, ama çok da zorluklara katlandık. Hele İkinci Dünya Savaşı yıllarında yaşanan kıtlık, bizi perişan etti. Olaydan yaklaşık yirmi yıl sonra Adnan Menderes’in affı çıktı. Resûl Ağa, Agît Ağa ve diğer köylüler, bu aftan yararlanarak tekrar köylerine döndüler. Ben de geri geldim. Viraneye dönen köylerimizi yeniden inşa ettik. Tüm bağ ve bahçelerimiz kurumuş, her tarafı yabani otlar kaplamıştı. Çok çalıştık, köylerimizi ancak birkaç yıl sonra eski haline getirebildik. Biz rahat yüzü görmedik, bari torunlarımız ağaçların gölgesinde, pınarların başında kaygısızca uyuyabilsin diyorduk. Daha geçmişin acıları dinmeden, köylerimiz yine boşaltıldı, yakıldı, yıkıldı. O zamanlar üç beş aşirete dünyayı zindan ettiler, şimdi ise tüm Kürt halkına dünyayı cehenneme çevirdiler…” diyerek güzelim Mişar ovasının trajik tarihinden tanık olduğu bir kesiti acıyla özetliyor…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.