Bir şekilde gelip hayatımıza girebiliyor.
Hiç aklımızda olmadığı bir anda günlük yaşamımızı alt üst edebiliyor.
Her hangi bir zamanda ‘pat’ diye kapıyı çalabiliyor.
ADI TERÖR, YÜZÜ KARANLIK!
Kim olursanız olun.
Size, sizlere, arkanızdakilere,
Sizi gönderenlere binlerce yuh olsun,
Bu işin sorumlularına binlerce lanet olsun.
Sizi bilmiyoruz, tanımıyoruz, ama yaptıklarınızı biliyor ve görüyoruz.
Sizi bu yaptıklarınızla vicdanımızda yargılıyoruz.
Bu dünyada da öbür dünyada da iki elimiz yakanızdadır.
Sizi belki biliyoruz, belki de bilmiyoruz.
Bu acı sahneleri yaratmak için gönderdiğiniz ‘Terör postacılarının’ yaptıkları gözlerimizin önünden hiç silinmeyecek.
İstediğiniz oluyor.
Zaten terörün amacı da kargaşa ve karmaşa yaratmaktır.
Bunu başardınız!
Patlamaların ardından başlayan tartışmalar, suçlamalar.
Sonuçları alınmadan, olayın aslı astarı bilinmeden yapılan yorumlar yeni bir gerginliğin tırmanışına zemin hazırlıyor.
Zaten uygulanan terör eylemleriyle yaratılmak istenen ortamda böyle bir ortamdır.
Ülkenin her köşesinde mutlaka ağlayan bir anne ve acılı aileler var.
Bunlara her geçen gün yenileri ekleniyor.
15 Temmuz akşamını da hesaba kattığımızda son bir yılda terör eylemlerinden dolayı hayatını kaybedenlerin sayısının bine yaklaştığını, yaralı sayısının da bunun iki katı olduğunu biliyoruz.
Bu durumun, bu acı tablonun normal olduğuna bizi ikna etmeye çalışan iktidarın, durumun normal olmadığına ikna olmasının zamanı çoktan geçiyor.
İnsanca yaşam sürdürmek isteyenler terör ortamında yaşamak, teröre alışmak zorunda değil.
Ölüme/ölümlere alıştırılıp sıtmaya razı bir toplum haline geldik.
‘Bugünü de kurtardık’ diye düşünmemiz mi gerekiyor?
Asla geçerli bir düşünce değil.
Çünkü hepimiz terörün potansiyel hedefi durumundayız.
En çok korktuğumuz şey şu an yanı başımızda.
Ortadoğu ülkelerine benzemekten korkarken, korktuğumuzu yaşıyoruz.