Diyarbakır Barosu adli yardım binasında düzenlenen Basın toplantısında hazırlanan metni Baro başkan yardımcısı Sertaç Buluttekin okudu.
Açıklamada tutuklu ve hükümlülerin;kişileri suçlu ve ötekileştirici her türlü uygulamanın modern ceza hukukuna ve adalet değerine aykırı olduğu belirtildi. Hükümlü ve tutuklu kişilerin bu uygulama ile kişilikleri, kimlikleri zedelenerek kendilerini ifade etmede zorlanacağı,tek tip kıyafet uygulamasının masumiyet karinesini ve savunma hakkını zedelediği vurgulandı.Ayrıca cezaevleri ve mahkemelerin böylesi bir uygulamanın içerisinde bulunulmasının adil ve bağımsız yargıya zarar verildiği öne sürüldü.
Ağır insan hakları ihlallerinin uygulandığı ve gerek Dünya kamu oyunda, gerek Ülkemiz kamuoyunda ve gerekse de Türkiye Cumhuriyeti Devletinin resmi makamlarınca çok ciddi eleştirilere konu olan Guantanamo Askeri Hapishanesi'ndeki tek tip elbise görüntülerini hatırlatan bu uygulamaların her kesimi etkilediği belirtildi. Sertaç Buluttekin'in okuduğu basın metinde şu hususlara yer verildi:
"Ceza hukukuna ve adalet değerine aykırıdır"
"Öncelikle belirtmek isteriz ki, tutuklu da olsa, hükümlü de olsa kişileri suçlu ve ötekileştirici her tür uygulama, modern ceza hukukuna ve adalet değerine aykırı bir uygulamadır.
Yürürlükteki maddi hukuka ve infaz rejimine göre, haklarında kesinleşmiş cezası bulunan kişiler cezalarının infazı için bulundukları ceza evlerinde ıslah, eğitim ve öğretim gibi rehabilitasyon süreçlerine tabi tutulmakta olup, ceza adaleti ve rejimi gereği bu kişiler, topluma kazandırılma veya uyumlu hale getirilerek anti-sosyal yönlerinin rehabilite edilmeleri amaçlanmaktadır.
Yine tutuklular yönünden ise ceza hukukunun koruma tedbirleri uygulanmakta ve bu kişiler tedbiren ve muvakkaten ceza evlerinde tutulmaktadırlar. Bilindiği üzere tutuklular, henüz haklarında bir mahkumiyet kararı verilmeyen kişilerdir. Yani ceza veya tutukevlerinde tutuklu bulunan kişiler, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde somut şekilde yer alan masumiyet karinesi gereğince suçlu sayılamazlar. Usule ilişkin hukuk kurallarına ve maddi hukuk kurallarına göre bu kişiler tedbiren tutuklu bulunmaktadırlar. "
"Çağdışı bir uygulamadır"
"Hem hükümlü hem de tutuklu kişiler yönünden, kişiliklerinin ve kimliklerinin zedelenmesi, kendilerini ifade etme güçlüğüne düşmeleri, dayatılacak veya mevzuata dönüştürülecek tek tip uygulama karşısında kendilerinin zaten kısıtlı bulundukları zaman ve mekan dahilinde yeniden kısıtlanacak olmaları, insan ve adalet odaklı bir hukuk düzeninde çağdışı bir uygulama olacaktır.
Tek tip elbise uygulaması, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 10. Maddesinde düzenlenen "eşitlik ilkesine", 36. Maddesinde düzenlenen "adil yargılanma hakkı ilkesine", 38. Maddesinde düzenlenen "masumiyet karinesi" ilkesine ve 12. Maddesi ve devamında düzenlenen "temek hak ve hürriyetlerin korunması" kurallarına açıkça aykırıdır. Aynı zamanda bu uygulamalar her bir muhatap açısından Anayasanın 17. Maddesi ve Medeni Kanunun 24 ve 25. Maddeleri ile koruma altında olan "manevi varlığa" da saldırı niteliğindedir.
Tek tip elbise uygulaması, Türkiye'nin taraf olduğu Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi'nin işkence yasağını düzenleyen 3. Maddesine, adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. Maddesine, kişilik haklarının korunmasını düzenleyen 8. maddesine ve "ayrımcılık yasağını" düzenleyen 14. Maddesi ile İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 11. Maddesindeki düzenlemelere açıkça aykırı olacak ve bu sözleşmelerin ihlaline sebep olacaktır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Khider vs. Fransa ve Piechowicz vs. Polonya kararlarında "yüksek risk taşıyan tutuklu gruplandırması" ile "tehlikeli tutuklu rejimi" uygulamasını işkence yasağının ihlali ve adil yargılanma hakkının ihlali kabul ederek hükümetleri bu uygulamalar kapsamında sorumlu tutmuştur.
"İşkence suçu nefret/ayrımcılık suçlarının gerçekleşmesinin koşullarını doğuracaktır"
"5237 sayılı Ceza Kanununun amacı; kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir. Bu bağlamda yapılan tek tip elbise uygulamasının Ceza Kanunun 1. Maddesinde yer alan bu amaçlara da aykırı olacağı çok açıktır. Bu uygulamalar, işkence suçunun ve nefret/ayrımcılık suçunun gerçekleşmesinin koşullarını doğuracaktır.
Örgütsel bağları münasebetiyle halen yargılanan veya hakkında hüküm verilip cezaları kesinleşenler hukuk düzeni içerisinde kişilik hakları korunması gereken bireylerdir."
Tek tip kıyafet uygulamasının savunma hakkını ve masumiyet karinesini zedeleyeceği, tutuklu yargılanan kişiyi suçlu gibi göstereceği medeni dünyanın üzerinde mutabık olduğu bir konudur. Bu uygulamanın belirli mekanlarda (ceza evleri) ve belirli zamanlarda (tutukluluk/hükümlülük) uygulanması halinde AİHM ve Yargıtay kararları doğrultusunda sistematik işkencenin bir çeşidi olduğu kabul edilmektedir.
Bu uygulamaya tabi tutulacak kişilerin, ceza evlerinde başlayıp daha sonra bağımsız Mahkemeler huzurunda tek tip kıyafetle yargılanmaları yolunun açılması halinde, Mahkemelerin de ceza evlerinin bir varyasyonu olacağı aşikardır. Cezaevlerinin ve Mahkemelerin böylesi uygulamalar içerisinde bulunması, adil ve bağımsız yargının ciddi anlamda zedelenmesi anlamına gelecektir.
"Her kesimi etkileyecektir"
"Sosyal bir varlık olan insan, sadece kendisi ile sınırlı değildir. Birey, başta ailesi olmak üzere, birçok sosyal grup ve topluluk ile hem maddi hem de manevi etkileşim içindedir. Ağır insan hakları ihlallerinin uygulandığı ve gerek Dünya kamu oyunda, gerek Ülkemiz kamuoyunda ve gerekse de Türkiye Cumhuriyeti Devletinin resmi makamlarınca çok ciddi eleştirilere konu olan Guantanamo Askeri Hapishanesi'ndeki tek tip elbise görüntülerini hatırlatacak bu uygulamalar, sadece uygulandıkları kişileri değil aynı zamanda bu kişilerin maddi ve manevi ilişki içinde oldukları tüm kesimleri etkileyecektir. Böylesi bir durum toplum barışını ve toplum huzurunu olumsuz bir şekilde etkileyecektir.
Darbe dönemlerinde dahi uygulanmayan bu uygulamaların bir hukuk devleti içinde cereyan etmesi asla kabul edilemez bir durumdur. Kimliksizleştirici, kişiliksizleştirici ve baskıcı/zapturapt edici nitelikteki bu uygulamalardan, henüz başlamadan vazgeçilmesi için, Adalet Bakanlığına, Hükümete ve Cumhurbaşkanlığına Diyarbakır Barosu olarak çağrıda bulunuyoruz. "denildi.
Dilek Akin