2015'te 2012 model BMW 3.16İ araba vardı bende. Satmaya karar verdim, bu araba aslında piyasaya göre fiyatı yüksek olmasa da markası nedeniyle emsallerine kıyasla daha cazipti. Arabayla ilgilenen bir alıcı arabaya bakmaya geldi. Arabanın herhangi bir sorunu olmadığını da sanayiye götürüp teyit ettikten sonra beğenip almaya karar verdiler. Aslında arabanın satış ilanındaki fiyatı üzerinden anlaşmıştık. Fakat pazarlık sünnettir deyip indirim istediklerinde bu tekliflerini de olumlu karşılayıp bir miktar daha indirim yapmış olmama rağmen adam bu kadar parası olmadığını ve arabayı bu fiyata alamayacağını söyledi. Ben de teklif ettiği fiyata veremeyeceğimi, arabamın değerinin altında gitmesine gönlümün razı gelmeyeceğini belirttim ve ayrıldık. Aradan birkaç gün geçmesine rağmen adam hala ısrarla arıyor ve arabayı almak istediğini ama parasının çıkışmadığını söyleyerek beni ikna etmeye çalışıyordu. Yalnızca borçlanarak o arabayı alabileceğini söylediğinde, ben de bütçesine uygun bir araba almasını tavsiye ettim. Ne iş yaptığını sorduğum zaman müteahhitlerden taşeron olarak iş aldığını ve inşaatlarda demirci olduğunu söyledi. Bu araba ile yaptığı işi bağdaştırmaya çalışırken sormama fırsat vermeden o atladı ve “İş görüşmelerine gittiğimde beni bu tarz arabalarla görenlerin çoğundan işi daha kolay alabiliyorum ama eski ve ucuz arabayla gittiğimde pek itibar göstermediklerinden işi almam zorlaşıyor “dedi. Böyle arabalara binmesi müteahhitlerden ihale almasını kolaylaştırıyormuş.
Bir şey kolaysa ve dışarıya hitap ediyorsa o zaman daha çok tercih ediliyor.
Ne demek?
İtibardır bu!
O gün adama bir şey demeden konuyu kapattık ama geldiğimiz bugünde etrafa baktıkça her sektörde o arkadaşı görüyorum, sayıları oldukça da çoğalmış, hepimiz "Halo etkisiyle" o arkadaşa mı dönüştük acaba? Ustanın çalışma ahlakı, yaptığı işin kalitesi gibi öz olan unsurlardan şekilciliğe nasıl da bu kadar evrildik. Her alanda maalesef bu durum böyle ilerlemektedir. Okumuş okumamış farkı olmadan ve maalesef her sektörde.
Mesela eskiden, tıp okuyan öğrencilerin çoğu ya kalp ya da beyin cerrahı olmak isterdi. Şimdi ise doktorlarımızın neredeyse hepsinin hayali plastik cerrah olmak. Plastik cerrahlığının puanı en yüksek puan iken beyin cerrahı olmak için en düşük puanlardan biri yetiyor. Doktorlarımız bile kolaya ve gösterişli olana kaçıyor. Eskiden en doyurucu ve karizmatik olan işler atölyeler ya da fabrikalar iken şimdi güzellik salonları daha popüler ve daha çok para kazandıran işler haline geldi. Oto sanayi sitelerinde bile eskiden motor tamircilerinin kapılarında uzun kuyruklar varken şimdi oto aksesuarcılarının kapıları dolup taşıyor. Eve götürecek ekmek bulayıp internet dayılarının eline kozu yapıştırıp en pahalı telefonları borçlanarak almak, şanı şereften sayılmaya başlandı. Derslerinde başarıyı, davranışlarında toplumsal değerleri benimseyen öğrenciler yetiştirmek yerine, okullardaki kahvaltı etkinlikleri velilerin ve rakip okulların gözlerini daha fazla almaktadır. Bu arada kahvaltıların paraları da çocuklardan toplanır o da ayrı bir konu… ya da daha dünyaya gelmemiş bebeklerine baby shower partileri düzenlemek için birbiriyle yarışan geleceğin anne ve babaları... Ve daha sayamadığım onlarcası. Sadece doktorlar mı diyecektim ama bir çırpıda çoğunu buraya yazmadığım bir sürü örnek geldi aklıma. Varın onları da siz düşünün.
Sahi biz ne zaman bu kadar kolaya kaçan ve gösteriş meraklısı olduk.
Gerçi Gösterişten… Pardon itibardan tasarruf olmazdı de mi?
Kalın sağlıcakla…