Tasarruf sözcüğünün anlamı; israftan kaçınıp birikime yönelmektir… Tasarruf ekonomi yapmaktır, yatırım yapmak için para biriktirmek, bu parayı bankaya faiz veya getirisi olan başka bir yatırıma yönelmektir…
Halk dilinde ise tasarruf; israftan kaçınıp masrafları kısmaktır…
Her bireyin, zümrenin tasarruf yapma alışkanlığı değişkendir…
Çocuklar harçlıklarından tasarruf edip kumbarada para biriktirip ekonomi yaparlar… Genç kızların tasarrufları genelde çeyiz veya altına yönelip ekonomi yaparlar… Delikanlılar analarının zoruyla tasarruf yaparlar, adına ne kadar tasarruf denir o da şüpheli… Anneler hep tasarruf yaparlar, tasarrufun diğer ismi annedir…
Babalar ve anneler evlatları için mecburen tasarruf yaparlar, tasarruf tüm aile bireylerini kapsar.
Olayları tersyüz etmek gerekir; sorumsuz aile reisleri gece hayatından ödün vermezler; hovardalık yaparlar, laylomlarla gezinti yaparlar, ama sıra eve geldiğinde, gelen elektrik, su, doğalgaz ve telefon-internet faturalarını görünce anarşistleşip, evde terör estirirler, hiddetten köpürüp tasarruf yapılmasını isterler, eşlerinin tasarrufu kendisinden başlandığını söyleyince de: “Benim bir karizmam, dostlarım, arkadaşlarım var, bir itibar sahibiyim, itibarım ayak altında mı ezilsin, itibardan tasarruf olmaz…” deyip işin içinden sıyrılırlar…
Tasarrufu cimrilikle ayırt etmek gerek, bu iki terimin anlamları da değişiktir, içerikleri de, zıt anlamlıdırlar…
Cimrilik; tüketim yoksunu sadece birikim yapan açgözlü, haset, hırslı kalitesiz bir yaşamı tercih eden ve bu kavramlarla ilişkili, beleşçi, harcama konusunda yetersiz, anormalliği kendine şiar edinen, biriktirme, yığma istifleme yapan kişiler olarak karşımıza çıkmaktadırlar.
Şirketler veya ticari işletmeler ekonomik kriz yaşadıklarında tasarrufa yönelmek için elemanlarının ücretlerini dondurmazlar, gereksiz masrafları kısarlar ilave tedbirler alırlar, elektrik, telefon, akaryakıt ve gelen tüketim faturalarını asgariye indirgerler. Bazen de şirketler geçici olarak küçülürler, tasarrufa araç filolarını küçültüp reklam giderlerini bütçelerini küçültürler, şatafatlı yaşamlarını bir süreliğine askıya alırlar, itibarlarından da tasarruf etmiş olurlar…
Tasarruf aşağıdan yukarıya değil, yukarıdan aşağıya doğru yapılır…
Ülkeler ekonomik dar krize girerler, bu krizler siyasilerin, iktidarların basiretsiz politikaları, yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet çarkı ve çıkar ilişkilerinden kaynaklanır, lüks yaşam, şatafat, har vurup harman savurmakla başlar önü alınamaz bir savurganlıkla devam eder… Bu şatafat ve lüks yaşamın faturası halka kesilir, kemer sıkma politikası devreye girer, çalışanların, emekçi, işçi, memur, emeklinin sırtına vergilerle yüklenirler… Emek ve terden tasarruf beklenir mi?
Tasarruf ülkeyi yönetenlerin şatafatlı yaşam kesitleri, savurganlık ve partizanlıktan başlanır…
Vatandaş yüksek enflasyon ve gelir düzeyleri düştükçe mecburen tasarrufa yönelirler, ampuller tasarruflu, tasarruflu elektrikli ev aletlerini tercih ederler, mecbur olmadıkça doğalgazdan faydalanmazlar, televizyon ışığında otururlar, yüksek enflasyondan dolayı sağlıklı beslenemezler, eti sadece kasap vitrinlerinde görürler, meyveyi taneyle veya yarım kiloyla alırlar, açlık ve yoksulluk sınırının altında ücret alan vatandaştan tasarruf edilmesini istemek abesle iştigaldir.
Yolsuzluk ve israf; basiretsiz iktidarlar, devletin kasasını boşaltıp kendine Müselman olup, anakonda gibi her şeyi yutarlar, kamuda çalışan işçi-memur ücretlerini ödeyemez hale gelirler. Zamanın basiretsiz Başbakanı sözüm ona basiretsiz “Ekoınomi Profesörü” kendince kesin bir çözüm bulur, bulduğu çözüm; dünya ekonomi literatüründe alay konusu olarak yerini alır. Sıkı durun sakın gülmeyin ve de kızmayın!
“Altı ay işçi-memura maaş ödemeyelim, onların zaten bankalarda-yastık altında birikimleri var, bu sayedr ekonomiyi düzlüğe çıkarırız…”
Nasıl, bilimsel bir fikir değil mi?
Ekonomi Profesörü Başbakandan bilimsel bir doktrin… Dünyadaki tüm diktatörler ve akli ziyan yöneticiler bu ekonomi program için sıraya geçerler, brifing isterler…
Bu ekonomi programını öne süren Başbakanın eşi “TURBAN” tesislerinden iki adet “JET SKİ” çalıp gazetelere manşet olur… Sorarsanız tasarruf derler: “Ne diye para verip alalım, hazır devletin tesislerinde var…”
Zamanın Cumhurbaşkanı bu ekonomi programını duyunca, Ekonomi Pröfesörü Başbakan Tansu Çiller’i Çankaya Köşküne çağırır:
“Böyle bir şeyi aklından bile geçirmek tehlikelidir, bizi linç eder bu halk…” Yani halktan korkmasalar bu programı uygularlar, para olmayınca itibar olmuyormuş… İtibarsız Başbakan olur mu?
Ekonomi Profesörü olmuş ama bişey bilmiyor, Reis Ekonomist, ekonomiyi “Nas”a bağladı kimseden çıt çıktı mı?
Ekonomist dediğin böyle olur!
Bakmayın sonradan Şimşek çaktı “Nas” kapital oldu pas geçtiler…
Tansu Çiller şimdi hasetinden çatlıyor, neden mi; Reisin 9 tane uçağı var, sarayda yaşıyor, kışlık-yazlık sarayları var, itibar sahibidir…
Reis bir yerden bir yere gittiğinde arkasında uzun bir konvoyla gider, neden çünkü itibar sahibidir… Cuma Namazına bile 30-40 araçlık konvoyla gidilir, halk imrenir ve itibar sahibi Reis’i alkışlarlar gurur duyarlar…
Sarayın günlük harcaması 53 mülyon 466 bin, saatlik harcaması 2 milypn 227 bin, sarayın bir dakikalık harcaması dört emekli maaşı ediyor…
İşte Almanya bizi bu yüzden kıskanıyor, çünkü onların itibarı yok , sarayları, uçakları olmadıkları için hasetten çatlıyorlar…
İtibarsızlık çok kötü şey, Allah kimseyi itibarsızlaştırmasın…
İtibar dediğin böyle olur…
“İtibardan tasarruf olur mu?”
İtibarsız Başbakan kepsiz askere benzer!