Bir takım sorunları yazıyoruz muhataplarını harekete geçirmek, o sorunun çözümüne katkı sunmak amacıyla. Kafası karışık bir takım adamlar da sorunun çözümüne katkı sunmaktan çok, ‘tamam bu var da niye şunu da yazmıyorsunuz’ şeklinde sitem mi, tahrik mi, kişisel kin mi?
Hangisi bilemiyorum, ancak bunların tamamını içinde barındıran bir ruh haliyle saldırı pozisyonu alıyor.
Yazdığımız yazıları sosyal medyada da paylaşıyoruz katkılı eleştiriler almak adına. Eleştiri ve özeleştiri mantığının doğru ve seviyeli yürüdüğü hiçbir alandan kaçma gibi bir sıkıntımız söz konusu olamaz. Ancak, bizim eleştiri yaptığımız alanlara bizim yarattığımız yazı alanı üzerinden saldırı yapmayı deneyen bir takım şahsiyetler, şahsi egolarını ‘Demokrasi’ paketinin içine sığdırma marifetiyle kişisel saldırı pozisyonu alıyorlar.
Biz, sosyal medya kalemşorları değiliz. Düşüncelerimizi, bize aktarılanları süzgeçten geçirerek kamuoyuna aktarıyoruz. Olumlu veya olumsuz eleştirileri olması gereken kurallar dâhilinde gayet makul karşılıyoruz. Eleştirdiğimiz kurum, kuruluş, şahsiyetlere karşı /belki onların var/ ama bizim kişisel hiçbir düşmanlığımız yok, ayrıca olmazda.
Yazdığımız yazılar, beğenilir, beğenilmez, okunur, okunmaz, bu tamamen okuyucunun tercihi ile ilgili bir durumdur. Bizim bunun karşısındaki duruşumuz tamamen saygıya dayalıdır/olmalıdır da. Seviyeli eleştirilerinde her zaman muhatabıyızdır. Ama sosyal medya da ismi cismi belli olmayan, rengini dahi görme olanağımız olmayan birileri sosyal medyanın ‘poligonunda’ hedefi belli olmayan atışlar yapıyor.
Ne diyelim, onlar için alan açık, atış serbest.
Bizim alanımız, bulunduğumuz mekân ortada. Yazdıklarımızdan, yazacaklarımızdan zerre kadar kuşkumuz olmamakla birlikte korkumuz da yok. Çünkü kişisel egolarımıza teslim olarak yazı yazmıyoruz. Birileri memnun olsun yâda mahvolsun diye de yazı yazmıyoruz.
Kimseyle kişisel hesabımız ve kavgamız da yok.
Bizi kişisel kavgaların içine çekme hesapları yapanlara açık kapımız da yok. Toplumsal, halkın, halkların nezdinde mevcut bütün sorumlulukların ağırlığı omuzlarımızı bugüne kadar rahatsız etmedi, bundan sonra da etmez.
Bu türden olanları da bulunduğum sosyal medya alanından uzak tutuyorum, çünkü gereksiz zaman çalmalara neden oluyorlar. Aynı mahallede olmanın bir anlamı yok. ‘Gücüm sana yetmiyorsa kendime demi yetmiyor’ özdeyişinden hareketle, alan uzaklığı yaratmak en doğrusu.
Size de naçizane, dostça tavsiyem bu yöntemdir.
‘Yağmur nerede yağıyorsa tarlasını oraya taşıyanlardan hep birlikte uzak duralım’ diyeceğim, dedim de.
Ama memlekette bunların sayısı o kadar çok ki.
Sürüsüne bereket!.
Biz yine de gardımızı hazır tutalım.
**
Not; Günlük akış içinde insan bazen önündeki şeyi göremeyebiliyor. Dünkü yazımda gazetemizin kadrosunu yazarken böyle bir unutma söz konusu oldu, notlarımın arasında isimleri olduğu halde. Gazetemizin spor sayfasını yapan bölgenin spor faaliyetleri konusunda deneyimli kardeşim Saffet Azbay, Mehmet Çakan, Aziz Fidancı, gazetemizi hazırlayan Ali Vuranel, Yekta Yılmaz’ı onlardan özür dileyerek hatırlatmak istedim.