Tigris Haber Gazetesi olarak, Tarihi Ziya Gökalp Anadolu Lisesi yöneticisi Ayten Ekmekçi ile 24 Kasım Öğretmenler günü dolayısıyla eğitimin sorunları üzerine konuştuk. Yaşamını eğitime adayan eğitimin çınarı Ayten Ekmekçi, 19 yılını verdiği okulda son öğretmenler gününü kutlayacak.
Eğitimin sorunlarına ve eğitimin ülke kalkınmasındaki önemine değinen Ekmekçi, adına marş yazılan ve gözbebeği gibi koruduğu tarihi lisenin eksikliklerine yönelik ise çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Milli Eğitim Bakanlığının desteğini her zaman yanında bulduklarını belirten
Ekmekçi, tarihi lisenin eksikliklerine ilişkin olarak ise şunları söyledi:
“Bakanlığımızın desteğiyle şuan her türlü koşula sahibiz. Fakat hâlihazırda laboratuar eksiğimiz bulunmaktadır. Fizik, Kimya, Biyoloji bütün laboratuarlarımız şuan derslik durumundadır ve laboratuar eksiğimiz vardır. Şuan laboratuar yapılabilecek hiçbir sınıfımız kalmamıştır. Oysa bundan önce laboratuarlarımız vardı ve Ziya Gökalp Lisesinin başarısının en önemli etkeni de laboratuarlarının olmasıydı. Öğrencilerimiz öğrenim gördükleri konuları laboratuarlarda daha kalıcı hale getiriyorlardı. Ziya Gökalp Lisesi TÜBİTAK’tan ödül alan bir bölge lisesiydi ve başarısını da laboratuarlarına borçluydu. Ama maalesef bugün laboratuarlarımızın yokluğu bizim başarımızı da düşürmüştür. Gönül ister ki bir an önce bu eksikliğimizin giderilmesi noktasında bir cevap verilsin.”
Ziya Gökalp Lisesi tarihi bir lise ve siz yıllarca burada yöneticilik hizmeti verdiniz. Okulunuzun tarihçesinden kısaca bahseder misiniz?
Türkiye'nin en köklü okullarından biri…
Batılılaşma akımının başladığı Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde; ortaöğretim kurumlarının yeniden yapılandığı 1890'li yıllarda Vali Hasan Paşa tarafından Fiskaya'sında temeli atılan Ziya Gökalp Lisesi, Diyarbekir İdadisi adı altında 1893'te öğretime başlamıştır. 1898 tarihine kadar 5 yıllık olan idadi, bu tarihte teşkilatı genişletilerek, 7 yıla çıkarılmıştır. Fakat bu 7 yıllık idadi hali çok sürmemiş, 1901 yılında tekrar 5 yıla indirilmiştir. 1910 yılında yeniden 7 yıla çıkarılmıştır. 1913 yılında idadi teşkilatının kaldırılması üzerine, Tam Devreli Sultani haline getirilen okul 1. Dünya Savaşı sırasında öğrencilerinin askere alınmasından dolayı 2. Devresi (Lise kısmı) kaldırılmış, \92\-\922 yılında kapatılan lise kısmı yeniden açılmıştır. 1925 yılında görülen lüzum üzerine lise kısmı tekrar kaldırılmış ve ortaokul getirilmiş, son olarak da Şubat 1932'de tekrar lise haline dönüştürülmüştür. 1945-1946 yıllarında yapımına başlanan 1948-1949 yıllarında öğretime geçen bugünkü okul binasının tamamlanmasıyla şimdiki yerine taşınmıştır. O yıllarda okulun adı Diyarbakır Lisesi olarak geçmekte idi. 1953 yılında Ziya Gökalp Lisesi adım aldı. Bütün bu değişikliklerden sonra 1990-1991 öğretim yılında okulun ortaokul kısmı kapatılıp, müstakil liseye dönüştürüldü. Ziya Gökalp Lisesi Türkiye'nin en köklü okullarından biridir. Bu okuldan Abdülkadir Aksu, [Halef Berent], Mehdi Eker, Yılmaz Karakoyunlu, Attila Sönmez, Suat Yıldırım gibi birçok ünlü siyasetçi ve akademisyen mezun olmuştur.
24 Kasım vesilesiyle eğitimin ve eğitimcilerin sorunları hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz?
Tarihi lisede laboratuar yok!
Hem maddi hem de manevi yönden eğitimcilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesini istiyoruz. Özellikle maaş, ders ücreti konusunda yetersiz kalındığı inancındayım. Ama bunun yanı sıra eğitim kurumlarında fiziksel yeterlilik, araç gereç ve her türlü kaynağın da olması taraftarıyım. Çünkü öğretmenlerin, özellikle de Fen alanında, Fizik, Kimya, Biyoloji alanlarında deney gözlem yapabilecekleri alanların, laboratuarların olmasının elzem olduğu ortadadır. Diyarbakır’daki eğitim kurumlarının fiziksel kapasite açısından biraz zorlandığını görüyorum. Öğrenci sayısı çok fazla ve bu öğrenci kapasitesini taşıyacak bina sayısının yetersiz olduğunu gözlemekteyim. Bu sene istiyordum ki Anadolu lisesinde sadece liselileri alt sınıf alalım. Ama Türkiye’de ilk defa 12 sınıf açarak sınıflardaki öğrenci mevcudunun 40 kişiye çıkarılması sınıflarda sadece bir insan kalabalığının oluşmasına yol açmıştır. Biz burada bir deney yapmaya kalksak 40 öğrenciye bunu dinletemeyiz. Böyle olunca da öğretmenlerimiz sıkıntı yaşamaktadır. Sınıflarda bir uğultu, gürültü oluşuyor.
Sözleşmeli öğretmenlerin deneyimsizliği…
Bunun yanında tabii ki buna rağmen sınıflarına hakim öğretmenlerimiz de var. Ama şu anda yeni atanan sözleşmeli öğretmenlerimiz ilk defa öğretmenlikle karşı karşıya gelmektedir. Dolayısıyla yeni öğretmenlerimiz bilgi olarak yeterli değiller ve çocuklarımız soru sorduklarında tatmin edici cevap alamıyorlar. Bu durum bu sene biraz sıkıntı yarattı. Bundan önceki öğretmenlerimiz hazırlanarak derse geliyorlardı. Öğrencilerin ruhsal, psikolojik durumlarını çok yakından biliyorlardı. Çünkü hepsi pedagoji alarak gelmiş öğretmenlerimizdi ve çocukları tanıyorlardı, onlara hoşgörülü yaklaşıyorlardı. Çocukların özellerine inebiliyorlardı, evlerine kadar gidebiliyorlardı. Böyle olunca da öğretmen ve veliler birbirlerini tanıyor bir aile ortamı oluşuyordu. Ama bu sene öyle değil, bu sene biraz sıkıntılı bir süreç yaşanıyor. Tabii ki her sözleşmeli öğretmen bu yetersizlikleri taşımıyor, çok mücadele eden sözleşmeli öğretmenlerimiz de var. Kendini yetiştiren, takviye alarak kendini donanımlı hale getiren öğretmenlerimiz de var.
Diyarbakır’daki okulların fiziki yetersizliklerinden bahsettiniz, şuan sizin okulunuzda durum nedir?
“Milli Eğitim Bakanlığımız her türlü ihtiyacımıza cevap vermiştir”
80 yıllık okul olmamıza rağmen okulumuzun fiziksel şartları, tabii ki bireysel mücadelelerimizle ve de çevreden aldığımız destekle Diyarbakır’daki devlet okulları içinde en üst sıralara gelmiştir. Şu an herhangi bir sıkıntımız yok. Sıra masa konusunda da Milli Eğitim Bakanlığımız her türlü ihtiyacımıza cevap vermiştir. Milli Eğitim Bakanlığımız bu konuda her türlü desteğini sunmuştur. Bu konuda bakanlığımıza teşekkür ediyorum. Gerek aydınlatma, gerekse de su, doğalgaz, elektrik konularında tüm ihtiyaçlarımız karşılanmıştır. Bakanlığımızın desteğiyle şuan her türlü koşula sahibiz. Fakat hâlihazırda laboratuar eksiğimiz bulunmaktadır. Fizik, Kimya, Biyoloji bütün laboratuarlarımız şuan derslik durumundadır ve laboratuar eksiğimiz vardır. Şuan laboratuar yapılabilecek hiçbir sınıfımız kalmamıştır. Oysa bundan önce laboratuarlarımız vardı ve Ziya Gökalp Lisesinin başarısının en önemli etkeni de laboratuarlarının olmasıydı. Öğrencilerimiz öğrenim gördükleri konuları laboratuarlarda daha kalıcı hale getiriyorlardı. Ziya Gökalp Lisesi TÜBİTAK’tan ödül alan bir bölge lisesiydi ve başarısını da laboratuarlarına borçluydu. Ama maalesef bugün laboratuarlarımızın yokluğu bizim başarımızı da düşürmüştür. Gönül ister ki bir an önce bu eksikliğimizin giderilmesi noktasında bir cevap verilsin.
“Ziya Gökalp Lisesi Türkiye’ye damgasını vurmuş bir lisedir”
Ziya Gökalp Lisesi Türkiye’ye damgasını vurmuş bir lisedir. Türkiye’deki 45 liseden biridir. Buradan yetişen bilim adamları, siyasetçiler, hukukçular, eğitimciler, sanatçılar Türkiye’yi yöneten insanlardır. Buradan yetişen öğrencilerimiz hem Diyarbakır’ın hem de Türkiye’nin yönetici insanlarıdır.
İdareci eksikliği eğitim kalitesini olumsuz etkiliyor!
Eskiden her 300 öğrenciye bir müdür yardımcısı verilirdi. İdareci sayısının yeterli olması çocukların disiplin konusunda kontrol altında tutulmasını kolaylaştırıyordu. Şimdi ise 1100öğrenci mevcudumuz var ve sadece 2 müdür yardımcımız bulunmaktadır. Eskiden okulun bütün personellerini devlet verirdi. Okulumuzun Bahçıvanı, elektrik teknisyeni vardı. Okulumuzda en az 15 kişilik hizmetli kadrosu vardı. Şu an okulumuzda arşiv memuru dahi yok. Arşiv memurunu geçtim şuan okulumuzda memur yok. Bu nedenle de bütün işleri idarecilerimiz yapmak zorunda kalıyor. Okulumuz Diyarbakır’ın bölge lisesi olduğu için bir günde hiç gelmezse 50 kişi gelip sorunlarının giderilmesi için başvuruda bulunuyor. Diplomasını kaybeden, belgesini kaybeden gelip buraya başvuruyor. Bütün bu hizmetlere yanıt verecek yeterli memurumuz ne yazık ki yok. Hizmetliyi almışız arşiv işlerini yürütmeye alışıyoruz. Hâlbuki arşiv memurunun çok deneyimli olması gerekiyor. İdarecilerimizi bu işler için görevlendirdiğimizde ise öğrencilerimizle ilgilenemiyoruz. O yüzden de bu tür eksiklikler eğitim kalitemizi olumsuz etkiliyor. En azından arşive bir memurumuz olsa ya da Kütüphanemize bir memurumuz olsa çok iyi olacak. Diyarbakır’ın en iyi Kütüphanesine sahibiz ama maalesef kütüphaneyi kontrol altında tutacak bir memurumuz yok. Öğrencilerimiz bir ödev hazırlamak istiyor ve mutlaka ki kaynak kitaplardan yaralanmak zorundalar ama öğrencilerimize bu konuda hizmet verecek personelimiz yok.
Öğretmenler günü vesilesiyle bir mesajınız var mı?
“Ülkedeki her sorunu ancak eğitimle düzeltebilirsin”
Eğitimden mahrum olan bir devlet zaten başarılı olamaz. Bir ülkeyi yıkmak istersen eğitimsizlikle yıkabilirsin. Ülkedeki her sorunu ancak eğitimle düzeltebilirsin. Terörü de her türlü iç çalkantıyı da ancak eğitimle bitirebilirsin. Ülkeyi güçlendirmeyi ancak eğitimle sağlayabilirsin.
“Yaşadığım sürece öğretmenlik heyecanım sürecektir”
Ziya Gökalp Lisesindeki bu son öğretmenler günümdür. 24 Kasım 1997’den bu yana 19 yıldır bu okulda hizmet veriyorum. Bu okuldaki görevim sonlansa da öğretmenlik hizmetim asla sonlanmayacaktır. Ömrümün sonuna kadar görevimin başında olacağım. Hiçbir zaman çiçeklerimi soldurmayacağım. Bulunduğum her yerde öğretmenlik mesleğimle gönül bağım devam edecektir. Benim öğretmenliğim emekliliğe verdiğim o imza ile bitmez. Ancak öldükten sonra öğretmenliğim sona erer. Yaşadığım sürece öğretmenlik heyecanım sürecektir. Biz Diyarbakır Ziya Gökalp Lisesi öğretmenleri olarak yeni eğitim sistemine dair öneri ve düşüncelerimizi bakanlığımızın ilgili kurumlarıyla da paylaştık. Bu öneri ve düşüncelerimizi sizin aracılığınızla da paylaşmak isteriz. Bunları şu şekilde ifade edebiliriz.
Sınıfta kalma geri getirilmeli
Eğitimde sürekliliğin kesintiye uğramaması için özellikle ilköğretim ikinci kademede sınıfta kalma olayının geri getirilmesi gerekir. İlköğretimde öğrencinin zihinsel dünyalarının gelişimine katkı amaçlı okuma alışkanlıklarını yerleştirme amaçlı kapsamlı çalışmalar yapılmalıdır. Mutlaka kitap okuma saatleri oluşturulmalı, okuma alışkanlıkları teşvik edilmelidir. Okul kütüphaneleri zenginleştirilip, aktif hale getirilmeli. Yine ilköğretim okullarından başlanarak ortaöğretimde de devam edecek şekilde sosyal etkinliklerin kapsamları genişletilmeli, işlevsel kılınmalıdır. Öğrencilerin yaşadığı kenti tarihçesini, kentin tarihi turistik yerlerini, müzelerini okul sosyal etkinlik ve projeleri kapsamında katılımları sağlanmalıdır. Haftanın belirli günü sosyal etkinlik derslerinde kulüp çalışması yapılabilir. Ders dışı faaliyetlerin verimli geçmesi gerekir. Diksiyon, kompozisyon, fotoğrafçılık, resim, müzik kursları açılıp verimli bir şekilde faaliyetleri yürütülebilir.
Okulun işlevi ortadan kalkmıştır
Liselerde 4. Sınıf uygulaması fiilen geçerliliğini yitirmiş durumdadır. Liselerde 3 yıl uygulaması ya da 3. yılda bitirme olanağı oluşturulmalıdır. İzin hakkı sadece son sınıflar için uygulanmalı üniversiteye hazırlık için kullandırılmalı. Alt sınıflar için bu izin hakkının verilmesiyle öğrencilerin okula gelmeyeceği göz önünde bulundurulmalı. YGS ve LYS dolayısıyla liselerin fonksiyonu fiilen azaldı ya da ortadan kalkacak boyutlara ulaşmak üzeredir. Öğrenci peşin hüküm olarak dershaneye gitmeden YGS ve LYS'yi geçemeyeceğini düşünmektedir. Dolayısıyla okul öğrenci nazarında muteber olmaktan çıkmıştır. Bu vesileyle okulun işlevini tekrar ortaya çıkaracak mekanizmalar oluşturulmalıdır. Bu kapsamda yılsonu tamamlama sınavı yapılabilir. Yani lise bitirme sınavı şeklinde bir sınav oluşturulabilir. Medyada öğretmenlerin itibarını zedeleyen itibarsızlaştıran çokça haberler yapılmaktadır. Özellikle öğretmen şikâyet telefon hatları (Alo 147 ve MEB. Şikâyet sayfası) bu noktada çok kötü amaçlarla öğretmen aleyhinde kullanılmaktadır. Öğrencilere geniş hakların verilmesi, disiplin sorunlarını çok fazla orta çıkarmaktadır, öğretmen onuru kırılmakta. Bu nedenle disiplin yönetmeliğinin yeniden düzenlenmesi gerekmekte. Medyada eğitim ağırlıklı konulara yer verilmelidir. Öğrencilere kötü örnek teşkil edecek programlar engellenmelidir.
Sınıf mevcutları çok kalabalık
Üst düzey idarecilerin bazıları öğretmenlere gereken saygıyı göstermemektedir. Öğretmenle muhatap olurken daha seviyeli, düzgün bir üslup kullanmaları gerekir. Küçük düşürücü sözlerden kaçınılması gerekir. Veliyi ve öğrenciyi öğretmen saldırtacak ve öğretmeni hedef gösterecek tavırlardan kaçınılmalıdır. Sınıf mevcutları çok kalabalıktır. Sınıflar 30 kişiyi geçmeyecek şekilde ve mutlaka tekli öğretim yapılacak şekilde bir sistem oluşturulmalıdır. Okullardaki rehberlik servisleri yeterli değildir. Kendileri derse girmediği için sınıf ortamını bilmiyor ve öğrencileri yanlış yönlendirebiliyorlar.
Nitelikli öğretmen…
Nitelikli eğitimin önemli bir unsuru da nitelikli öğretmendir. Öğretmen niteliğinin arttırılması, mesleki gelişimine süreklilik kazandıran öğretmen yetiştirme programları oluşturulmalıdır. Bu kapsamda üniversite sınavında puanı tuttuğu için "Hiçbir şey olamazsa bir öğretmen olsun." Anlayışını aşan, gerçekten eğitmen vasıflarını taşıyacak, bu mesleğin onurunu yukarılara taşıyacak öğretmen okulları ve öğretmen programları oluşturulmalıdır. Öğretmenlerin özlük ve mali şartlarının iyileştirilmesi gerekir. Bunun yanında öğretmenin ücret kesimi olmadan devamsızlık yapması engellenmelidir. Bu durum bazı öğretmenler tarafından suiistimal edilmektedir.
Öğrencilerde matematik fobisi var
Öğrencilerde kelimenin tam anlamıyla matematik fobisi vardır. Bu fobinin ve her yıl sınavlarda tekrarlanan sıfır (0) matematik sorusu çözme fiyaskolarını bertaraf edecek sistemler oluşturulmalıdır. Matematiği öğrenciye sevdirecek soyut düşünme becerilerini pekiştirecek mekanizmalar için akademi dünyası başta olmak üzere eğitimcilerin bir çare üretme zorunluluğu ortadadır. Yine bu kapsamda yabancı dil öğretmen fiyaskoları ivedilikle ele alınmalıdır. Ortalama bir lise mezunu 7-8 yıl yabancı dil eğitimi aldığı halde üç beş cümle kurma acizliğini göstermektedir. Milyonlarca öğrenci zekâ sorunu yaşadığı için öğrenememekte diyeceğimize göre yabancı dil öğretim teknik ve metodolojisinde aksaklıklar olduğu aşikârdır. Günümüz global dünyasında yabancı dilin elzemliği tartışma götürmez bir gerçektir. Mutlaka doğru yöntemler belirlenip yabancı dil öğretimlerinde verimlilik sağlanmalıdır. Liselerde öğrencilerin meslek seçimlerini doğru rehberlik projeleriyle yönlendirmek sonradan pişmanlık duyacağı yanlış meslek seçimlerinin önüne geçecek mekanizmalar yaratmak gerekir. Öğrencilerin ilgi, ihtiyaç ve yöntemlerinin doğru gözlemlenip buna göre yönlendirilmeleri şarttır.
Kentteki eğitim sorunları için rapor
Ayrıca ilimizde eğitim öğretimde başarıyı artırmak için neler yapabileceğimize ilişkin olarak da eğitimcilerimizle birlikte bir değerlendirme yaptık. Maddeler halinde raporlaştırdığımız bu değerlendirmemiz de şöyledir:
1- İlimizde NORM fazlası öğretmenlerin zamanında başka okullara gönderilmemesi. Norma takılan öğretmenler yerinde kalsın diye il milli eğitiminde okul kontenjanının arttılmasına gidilmesinin doğru olmadığı
2- Rahatsızlığı olmamasına rağmen öğretmenin sık sık rapor alarak eğitimi ve öğretimi aksatmaları. Bazı doktorların yakınlarına ciddi hastalığı olmamasına rağmen keyfi rapor vermeleri
3- Bazı öğretmenlerin dershanede çalışmaları veya ek iş yapmaları gibi dışarıdaki çalışmalar, aslı görevi olan öğretmenliği geri plana atmaları sorun yaratmakta, istenilen verim elde edilmemektedir
4- Öğrenci nakillerinin il içinde sadece yaz aylarında yapılması veya zorunlu olarak il dışından gelen öğrenciye her ay nakil hakkı verilmeli
5- İş Kurdan gelen elamanların birçoğunda davranış bozukluğu mevcuttur. Bu nedenle bu şahıslar seçilirken bazılarının yakınlarına değil, işini uyumlu bir şekilde yapanlara görev verilmesine dikkat edilmeli
6- ROTASYON'un mutlaka uygulanması gerekir. Çünkü bir okulda uzun süre görev yapan öğretmenden yeteri kadar verim alınamamakta.
7- Bir Okulu başarılı ve etkili hale getirmek için yılsonunda bütün müfredatı kapsayıcı şekilde sorular hazırlanarak tamamlama sınavı yapmalı, başarılı olanlar sınıf geçmeli Bu uygulama özel ders alma ve dershaneciliğin önüne de geçer.
8- Okul müdürlüklerine dilekçe ile başvuru yapılıp cevap alınmadan AİOİ47 ve BİMER e yapılan yazımların dikkate alınmaması ya da kişiye Kurumundan yazılı olarak bilgi istenmesinin belirtilmesi
Milli Eğitim Bakanlığı "BİMER ve ALO 147" oluşturma gerekçisini; bakanlığımızın görev ve sorumluluklarıyla ilgili her türlü talep, şikâyet, görüş ve öreri, bilgi edinme, sorularınızı etkin ve hızlı bir biçimde çözüme kavuşturabilmek olarak belirtilmiştir. Ancak veli ve özellikle öğrencilerce bu durumun amacı dışında adeta öğretmenden intikam alma, zora sokma amacıyla kullanılmaktadır. Öğrenci veya veli öğretmenle herhangi bir sorun yaşadığında öğretmeni "ALO-147" ile tehdit etmekte ve öğretmen aleyhinde kullandığı en popüler silaha dönüşmüştür. Bu hat öğrenci veli arasında öğretmen şikâyet hattı olarak kabul edilmekte, öğretmenin itibarını zedelemekte Bu durumun ivedi olarak düzeltilmesi ALO 147 ve BİMER'in gerçek işleviyle kullanılmasını sağlayacak çalışmalar yapılması
9- İlkokul 3. Sınıfa kadar çocuğa ahlaki ve değer yargıları (örf adet) ile trafik kuralları ve vatandaşlık ve görgü kurallarını öğretmek zorunluluğu getirilmeli.
10- Öğrencilere dağıtılan tabletler eğitim ve öğretimi olumsuz etkilemekte. Tabletler eğitime entegre edilemediğinden dolayı öğrenci tableti bir oyun makinesi, Facebook ve v.b sitelerde vakit geçirme olarak kullanmaktadır. Ancak akıllı tahtalar öğretmenlerin iyi bir eğitim ile desteklenmesi durumunda eğitime üst düzeyde katkı sunabilir.
11- Okul Kantinlerinin de kesinlikle okul dışına çıkartılması zorunlu hale getirilmelidir.
12- Bazı okullarda birden fazla memur bulunurken bazılarında ise memur bulunmamaktadır. Milli eğitim memur kadrolarının dengeli bir şekilde dağıtılmasını sağlamalıdır
13- Okullarda laboratuarları sınıflara dönüştürerek deney yapılabilecek sınıfların olmaması ezbere dayanan bir sistemin ortaya çıkması kalıcı bilgi oluşturmamakta.
14- Eğitim de önemli sorunlardan biride öğretmen seçiminde doğru bir yöntem kullanmamamızdır. YGS-LYS sınavları mantıksal, zekâ temelli bir ölçme sınavıdır. Ama onun dışında diğer zekâ türlerini ve kabiliyeti ölçmez. YGS-LYS türü bir seçme sınavı uygulamakla birlikte öğretmen seçerken insanların o mesleği yapabilme kabiliyetlerini ve isteklerini de ölçen bir sistem geliştirebilmeliyiz. Çünkü öğretmenlik yapacak kişinin akıllı olduğu kadar, kabiliyetli, bu mesleği yapmaya istekli ve duyarlı bir kişi de olması gerekir. Bu sorunun çözümünde yeterli rehberlik hizmetleri, kişinin kendisini tanımasına olanak sağlayabilecek kişilik testleri başlangıç olabilir
15- İnsanların yeteneklerine uygun mesleklere yönlendirilmemesi. İnsanlar mutlu olabilecekleri üniversitelere ve mesleklere değil, çevresinin baskısıyla, o anki popüler meslek veya okul neyse ona yönlendiriliyor. Sonuçta insanlar ya sevmediği işi yapıyor ya da okurken üniversitelerini bırakıp farklı bölümlere geçiyorlar. Üniversite sınavına giren gençlerin %35'nin üniversite okuyan ya da üniversite mezunlarından oluşması bu vahim tabloyu gözler önüne sermektedir.
16- -Kırsal bölgelerde okul öncesi eğitimini yaygın hale getirilmeli
17- Birleştirilmiş sınıf uygulamasına son verilmeli.
18- Okul dönüşümlerinde (İlkokuldan ortaokula geçiş) alan dışı öğretmen atamalarına son verilmeli
19- Her şeyden önce eğitim sorunlarımızın bir devlet sorunu olarak görülmeli, çocuklarımızı gerçekten geleceğe ve hayata nasıl hazırlarız bunu düşünmeli, okullarda işi iyi bilen ve anlayan idarecilerin atanmasına ve fikrine, zikrine bakılmaksızın, adil davranan çalışkan ve dürüst olan bireylerin getirilmesi
20- Okullarda yapılan dönemlik ortak sınavlarda bazı aksamalar oluşturmakta. Sınav olduğu günde sınav olmayan derste konu işlenememekte. İş takvimi yapılarak bir haftalık sınav haftası diye belirtilip, sınavların bir haftaya yayılması. Öğretmen yıllık plana sınavın olduğu hafta konu işlenişini almamalı, bu durum aksamanın önüne geçebilir Ayrıca ortak sınav merkezi sistem tarafından olursa daha sağlıklı olabilir
21- Anadolu liseleri kontenjan konusunda ilde bulunan tüm okulların fiziki şartlarının uygunluğuna bakılarak sayısı ayarlanmalı. Milli eğitimde çalışanlarının keyfiyetine göre yapılmamalı.
22- Sene başı öğrenciye dağıtılan ders kitaplarının belli bir ücret karşılığında verilmeli. Ücret ödendiğinde kitaplar daha iyi korunmakta.
Ali Abbas YILMAZ/ ÖZEL HABER