Yeni yılın ilk gününe Mustafa ile başlıyorum.
Yazı yazmak için ilham kaynağım mübarek.
Evet. Aynen tahmin ettiğiniz gibi kahvaltıcı Mustafa.
Erken uyuyup erken kalktık. Yılbaşı gecesi ile ilgili eğlence gibi zevklerimizi ötelediğimizden olsa gerek, ‘erkek yat erken kalk’ komutu ile hareket ediyoruz.
‘Hem şehir hem de şehir çocuğu kokusu almak iyi olur’ diyorum yılın ilk gününde. Varıyorum Mustafa’nın kahvaltı dergâhına. Sırtı camiden yana, kapıdan girecek olanları gözlüyor. Gün aydınlığı, yıl aydınlığı derken oturuyorum karşısına. O konuşuyor, benim gözüm sisler arasındaki ulu caminin siluetinde.
Caminin önündeki geniş alanın tam ortasındaki ‘Celal Güzelses yer altı çarşısı’ na bakıyorum. Celal Güzelses’in güzel ismini aradan çıkarıp çirkin görüntülü yer altı çarşısı demek istiyorum.
Dönemin Belediye Başkanı Turgut Atalay’ın tarihin göbeğine miras bıraktığı bu yer altı çarşısının üst yapısının çirkinliği sisler arasında daha da çirkinleşiyor. Çocukluğumuzdan, gençlik yıllarımızdan aklımda kalanları film şeridi olarak geçiriyorum kafamdan. Çınar ağacının kesilmesine gösterdiğimiz ‘Yazık’ tepkisini geçiriyorum kafamdan. Kentin değerlerine ait hafızaların nasıl çalındığına tanıklık ediyoruz, elimizden hiçbir şey gelmiyor.
Şeyhmus Diken’in söylediğine katılıyorum.
‘Ha kentin hafızasını silmişsin ha birini katletmişsin, ikisi de aynı şey’ demişti. Kentli olmanın bilincini ‘ayıp’ sayan yeni bir anlayışın türeyerek çoğalmasından sonra bu işler olmaya başladı.
Para kazanmanın bütün yollarının ‘Mubah’ sayıldığı frensiz, destursuz bir dönemin başlaması ve doğru örnek olarak algılanmasından sonra başlayan bu işlerin gerçekten frene ihtiyacı var. Bu yazdıklarımız sadece gördüklerimiz, bir de görmediklerimiz var mutlaka.
Caminin önündeki o ucube giriş kısmının kaldırılması gerektiğini daha önce de yazmıştım. Caminin tamamıyla ilgili yapılan Restorasyon çalışmaları kapsamında değerlendirilmesi gereken bir durum var ortada. Ne yapılır, bilmiyorum ancak, yerin altındaki o dükkânların kentin ekonomisine hatta işletmecilerinin ekonomisine bir katkısının olmadığını da biliyoruz. Kentin, ulu caminin, Hasanpaşa hanının tarihi dokusuna uygun bir çalışma ile bu bölge rehabilite olur diye düşünüyorum. Bence ilgilileri ve yetkilileri de düşünsün.