Hakkında birçok öyküye ve efsaneye konu olan Venüs halk arasında Kervankıran, Zühre, Çolpan veya Çobanyıldızı olarak da adlandırılan; dünyanın ikizi olarak da adlandırılan gizemli bir gezegendir. Aydan sonra dünyadan çıplak gözle de rahatlıkla izlenmektedir. Güneş batımından doğumuna kadar parlaklığıyla göz alıcı bir parıldamayla dünyanın üzerinde bir fener gibi asılı durur. Parlaklığıyla diğer yıldızlardan ayrı olarak farklı bir önem kazanmıştır. Bu gizemli özelliğinden dolayı tarih öncesi dönemlerden beri devamlı insanların ilgisini çekmiştir. İnsanlar ona tanrıçalarının adını vererek onu kutsamışlardır.
Günümüze ulaşan en eski belgelerde de MÖ.7.yy. ait olduğu sanılan Ammisaduga tabletinde Babil’lilerin MÖ. 1700-1400 yılları arasında Venüs gözlemlerinden söz edilmektedir. Venüs’e Babil’liler Aşk ve Güzellik Tanrıçaları İştar’ın, sonra da Afrodit’in yıldızı olarak anmışlardır.
Mezopotamya’nın dışında Orta Amerika ve Uzak Doğu kültürlerinde de Venüs’ün önemli bir yeri olmuştur.
Ayrıca bir de türkülere konu olan bir hikâyesi vardır. Sivas’tan Halep’e ticaret yapan kervancıların başından geçen dramatik hikâyesidir. Fırtınalı bir kış günü Halep’ten dönen kervancılar kendilerini Sivas Kayseri arasında bulunan bir hana zor atarlar. Uzun zamandır evlerinden, çocuklarından ayrı kalmanın hasretiyle bir an önce evlerine de varmak isterler. Dışarda kar-fırtına vardır. Sabah bir türlü olmaz.
Dışarda korkunç bir kar vardır. Gün bir türlü doğmak bilmez. Soğuk dondurucudur. Fırtınadan bir süre sonra kervan kara gömülür. Çobanyıldızı kaybolmaz, güneş de doğmaz.
Geri de dönemezler. Şimdiki Kervankıran denilen yere varırlar. Sarı yıldız tipinin arkasında, gün yavaş yavaş karşı dağın arkasında görülür. Ancak kervan orta da yoktur…
Bahar gelip karlar eriyince oradan geçenler, insanlarla hayvanların üst üste yığılıp kalan kervanı bulurlar.
Kervandan geriye kalan cesetleri oldukları yere gömerler. Oradan gelip geçenler bu mezarı gördüklerinde, bu yaşanan öykü tekrardan hatırlanır. Bu dramatik olay üzerine birçok türkü yakılır. Kar kış söz konusu olduğunda, Ali Ekber Çiçek’in bu olay üzerine yazıp söylediği türküsü aklımıza takılır. Türkünün sözleri şöyledir:
Niye doğdun sarı yıldız mavi yıldız
Aman aman evler yıkan yıldız
Yıldız yıldız yıldız yıldız yıldız yıldız
Evler yıkan beller büken
Kanım döken kervan kıran
Dön dön dön dön dön yare doğru dön
Gine bugün efkarlandım
İndim etrafı dolandım
Tatlı canımdan usandım
Dön dön dön dön dön yare doğru dön
Sana kervan kıran derler
Bana dertli Kerem derler
Yare ikrar veren derler
Niye doğdun sarı yıldız mavi yıldız
Aman aman evler yıkan yıldız
Yıldız yıldız yıldız yıldız yıldız yıldız
Evler yıkan beller büken
Kanım döken kervan kıran
Dön dön dön dön dön yare doğru dön
Yavrum yatmış da uyanmaz
Küçüktür kahra dayanmaz
Ben ağlarım el inanmaz
Dön dön dön dön dön dön yare doğru dön