Seçime kurban hallerin yeniden biçimlendiği bir dönemin başlangıcındayız yine.
Sert esiyor rüzgârlar.
Sonbahardan kış’a geçiş midir nedir, diye düşünmeye gerek yok.
Bu esen, siyasetin sert rüzgârları
Desene yine takıldık, kaldık, en erken Nisan, normalde Haziran genel seçimleri moduna. İşsizlik, açlık, zam, enflasyon, geçim derdi gibi en temel tartışma konularımızı şimdilik askıya almaktan başka da yapabileceğimiz bir şey yok.
Takıldık, kaldık.
En temel tartışma noktamız;
Atatürk Orman Çiftliğindeki o muhteşem sarayın maliyeti oldu şimdilik. Ermenek mi?
Nerede?
Ne oldu?
Ha o toprak altında kalan işçiler mi?
Toprak verdi, toprak aldı!
Yavaş yavaş çıkarılırlar, acelesi yok zamana yayılsın ki infial olmasın!
Takıldık, kaldık.
Barış, çözüm, kardeşlik, birlikte yaşam mı?
O da neyin nesi ki?
Ortada bir kavga mı var, barışalım!
Zaten yüzyıllardır birlikte kardeşçe yaşıyoruz.
Bir ve bütünüz!
Biz et, siz tırnaksınız!
Efendi olun, olun ki, tırnağı tümden kesip atmayalım.
Ne güzel işte yıllardır törpüleyip, törpüleyip ayar veriyoruz!
Daha ne istiyorsunuz?
Ne istediniz de vermedik?
Takıldık, kaldık.
Takılmayın!
‘Ufukta bir seçim var,
Son bir destek daha atın
O sarayda yüzde yüz oturmayı garanti edelim
Sonra sizi de görürüz.’
Bu dördüncü seçim kandırmacası olacak ama!
Çözüm, barış, süreç; tümü berhava!
O seçim, bu seçim diye diye topu ya taca yâda auta attınız, olmuyor böyle.
Murat Karayılan kabul etmiyor, ‘savaş’a hazır olun’ talimatı vermiş!
Versin, ne yapalım?
Gözlerden uzak, son derece korunaklı sarayıma ulaşabilir mi?
Ulaşamaz.
Halkların çocukları birbirlerine düşmüş, birbirlerini boğazlamış.
Bana ne, bize ne!
Bakanların çocukları, İranlı çocuk garantide mi?
Mesele yok.
Yine takıldık, kaldık, dinleyen yok vallahi.
En iyisi Sayın Karayılan’a rica edelim de;
‘Hazır olun talimatını, harekete geçine’ dönüştürmesin.
Halkların çocuklarının sorumluluğunu yine halkların çocukları üstlensin.
O çocuklar bizim çocukları hiçbir zaman düşünmedi ki.