Türkan Elçi, eşinin öldürülmesiyle ilgili yürütülen soruşturmayı değerlendirirken, "Dosyada hiçbir şekilde yol alınmadı. Olayda tanık yok, sanık yok. Kimilerine göre tıbben ve fiziken tespiti mümkün olmayan bir mevzu var ortada" dedi.
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, 28 Kasım 2015'te, merkez Sur ilçesindeki çatışmalarda hasar gören tarihi Dört Ayaklı Minare'nin önünde basın açıklaması yaptıktan sonra, silahlı saldırıda öldürüldü. Olayla ilgili yürütülen soruşturmada faile ve Elçi'yi öldüren kurşuna ulaşılamadığı belirtildi. Eşinin ardından öğretmenliği bırakarak hukuk eğitimi almaya başlayan Türkan Elçi, son 2 yılda yaşadıklarını anlattı.
Türkan Elçi, şunları söyledi:
"Silah sesleri altında kalmak ve kaçmanın yollarını aramaya çalışmamak cesaretin göstergesidir. Tahir'in o gün silah seslerinin altında öylece kalışı yeni bir şey değil. O yıllarca duruşmalarda da sözlü saldırıların tehditlerin karşında bir savunma avukatı olarak kaldı, kaçmadı, düşündüklerini bir hukukçu inancıyla savundu. İnsan hakları konusunda ihlal yaşanmış dosyaları da sonuçlanıncaya kadar yarım bırakmadı. Bir haberci olarak bilirsiniz; toplumu etkileyen, mahkeme koridorlarına yansıyan bir olaya ilgi günübirliktir. Etkisi saman alevi gibidir. Öne çıkma gayesiyle bu koridorlarda bulunanların bulunmaları da bu saman alevinin yanma süresi kadardır .Bir hak ihlaline karşı toplumun ilgisi azalmışsa bile devam ettirmek inanç gerektiren bir tutumdur. Yani anlayacağınız sadece tribünlere oynamamaktır."
'TIBBEN VE FİZİKEN TESPİTİ MÜMKÜN OLMAYAN BİR MEVZU'
Türkan Elçi, eşinin öldürülmesinden sonra yürütülen soruşturmada bir arpa boyu yol alınmadığını da belirtti. Elçi, "Bunu toplumun büyük bir kesimi biliyor, dosyada hiçbir şekilde yol alınmadı. Olayda tanık yok, sanık yok. Kimilerine göre tıbben ve fiziken tespiti mümkün olmayan bir mevzu var ortada" dedi. Eşinin, insanların yaşama hakkının ihlali konusundaki hassasiyetine tanıklık ettiğini belirten Elçi, "Bu ihlalin kim tarafından gerçekleştirildiğinin onun nazarında hiçbir önemi yoktu. Önemli olan, onun için bireysel hak ve hürriyetlerdi, yaşam hakkıydı. Çünkü bu hakların ihlali, telafisi mümkün olmayan haklardır. Bugün yaşasaydı aynı şeyleri daha ziyadesiyle dillendirecekti. Çünkü bugün vicdani ve hesapsız bir tutuma daha çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemdeyiz" ifadelerini kullandı.
'EŞİM, TÜRKLER VE KÜRTLER ARASINDA BİR KÖPRÜYDÜ'
Türkan Elçi, eşinin Türkler ve Kürtler arasında bir köprü vazifesi gördüğünü ifade ederek, şunları kaydetti:
"Hayata sadece kendi zaviyelerinden bakan insan topluluklarının ayrıştığı, vadilerin her bir yakasında uçurumlarla birbirlerinden ayrıldığı yerler arasında köprüydü. Bunları bir araya getirebilmenin biricik sırrı da insan olma noktasındaydı. Meselelere sadece insan olmanın gerekliliği ve başkaca özellikler ise ayrışmak için yeterli olmayan mevzulardı. Bu gibi vasıfları taşıyan bir köprüyü yıkmak, insanların kaos girdabında ölüp gitmesi ve bundan kendince faydalanmak isteyenlerin işidir diyebiliriz. Doğrudur; bir polisin acısını da dile getirdi. Tekrar izah etmekte fayda var; Tahir hiç kimseyi düşmanlaştıracak, ayrıştıracak bir tutum sergilemedi. Herkese insan olma noktasında yaklaştı. Yaşarken bunların karşılığını görmedi, linç edildi. Onun taşıdığı ulvi değerlerin anlaşılacağı günleri temenni ediyorum."(DHA)