Konuyla ilgili gazetemize konuşan Arkeolog Nevin Soyukaya, “Kentin çekirdek noktası olan Sur’un 1/4 'in de, Ağustos 2015 de aralıklarla başlayan, Aralık 2015 sonrasında ise neredeyse 3 yıldır kesintisiz olarak abluka altında. Son haliyle 4 mahallenin tamamı, 1 mahallenin ise bir kısmı tamamen insansızlaştırılmış durumda ve kentsel sit alanının bir parçası olan bu tarihi mahallelerin % 90' ı tamamen yıkılarak düz bir araziye dönüştürülmüş durumda. Ağustos 2015 de başlayan çatışmalar, Mart 2016 da İl Valiliğinin resmi açıklamasıyla sona ermiş olmasına rağmen alandaki abluka bugün itibariyle devam etmektedir. Çatışmalar gerekçe gösterilerek alanda sokağa çıkma yasağı ve abluka kararı alınmıştı, ancak sonrasında da alanda yaşayanların dahi alana alınmayıp, yıkım faaliyetlerinin başlatılması, eş zamanlı olarak Sur'un tamamını kapsayan "Kamulaştırma Kararı" ile yıkılan mahallelere burada yaşayanların geri dönüşünün engellenmesi, yıkımla düz bir araziye dönüştürülen bu mahallelerde yeniden inşa faaliyetleri; bütünlüklü bir planın parçası gibi duruyor.
Açılan tüm yollar revize plana işlendi
Yıkım ve ardından yolların genişletilmesi, yeni konutların yapılması gibi inşaat faaliyetleri yürütülürken; 2012 yılında revize edilmiş olan KAİP (Koruma Amaçlı İmar Planı) yürürlükte idi ve tüm bu faaliyetler plana aykırı yürütülüyordu bu sorunu gidermek için Aralık 2016 da plan iki kez revize edilerek yapılan tüm aykırılıklara planla kılıf bulunmaya çalışıldı. Açılan tüm yollar revize plana işlendi ve yeni konutların önü açıldı. Ancak Suriçi; 1988 yılından beri Kentsel Sit Alanı olarak, ve 2015 Temmuz ayında da UNESCO Dünya Miras alanının 1. Tampon Bölgesi olarak tescillenmişti. Yani Suriçi ulusal ve uluslararası mevzuata göre özgünlük, otantiklik ve bütünlük açısından korunması gerekli bir alandır.
Suriçinin bütünlüğü bozuldu
Hem abluka altındaki mahallelere, hem kentsel dönüşüm uygulanan Suriçinde ki Alipaşa ve Lalebey mahallelerin deki uygulamalara baktığımızda özgünlük, bütünlük ve otantikliğin korunmadığını, aksine Suriçinin bütünlüğünün tamamen bozulduğunu, özgün yapısından koparılıp yepyeni bir kent yaratılmaya çalışıldığını ve tabii ki otantik yapısının da ciddi yara aldığını görebilmekteyiz” şeklinde konşutu.
Tarihi dokuyu kontrolsüz bir şekilde yıkıyorlar
Sur’un Yıkımına Hayır Platformu Eş Sözcüsü Talat Çetinkaya ise, ilçede yürütülen çalışmaları ve duble yol yapımını şöyle değerlendirdi: “Sur'u bilen herkesin bildiği gibi Sur'a özgü bir doku var. Bu doku Sur'u Sur yapan en temel özelliklerden oluşuyor. Mahallesi, küçeleri, kıvrımları, evleriyle benzersiz bir dokudan söz ediyoruz. Şimdi yapılan tüm işlemler bu benzersizliği yok etmek üzere planlanmış durumda. Sözünü ettiğiniz geniş yollar da Sur’un dokusunu yok eden en büyük unsurlardan olacaktır. Tarihi dokuyla hiç alakası olmayan yapılar yapılıyor. Tarihi dokuyu kontrolsüz bir şekilde yıkıyorlar. Dar sokakları, evleri yıkıp yerine orayla alakası olmayan yollar yapılıyor. Bu da zaten tarihi dokuyu tamamen yok etmektir, kimliğinden uzaklaştırmaktır.”
Sur’da neler olmuştu
6 Eylül 2015 tarihinde Sur’un tüm mahallerinde bir günlük sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Bu yasağın ardından farklı tarihlerde 4 kez daha yasak ilan edildi. 28 Kasım 2015 tarihinde Saat 11:00 sıralarında Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi Diyarbakır Dört Ayaklı Minare’nin önünde basın açıklaması yaptıktan birkaç dakika sonra, ensesinden tek kurşunla vurularak öldürüldü. Cinayetin ardından Sur’da tekrar yasak ilan edildi.
2 Aralık 2015 tarihinde Sur’daki beşinci ve son sokağa çıkma yasağının, dünyanın en uzun sokağa çıkma yasağının başladığı gün oldu. Bu tarihten sonra Sur’un Cevatpaşa, Fatihpaşa, Dabanoğlu, Hasırlı, Cemal Yılmaz ve Savaş Mahallesi’nde ki sokağa çıkma yasağı ise hala devam ediyor. Sadece Cevatpaşa mahallesinin birkaç sokağında yasak kaldırılmış durumda.