Haber ve Fotoğraflar: Ramazan YAVUZ-ÖZEL
TİGRİS HABER - DİYARBAKIR’IN merkez Sur ilçesinde 9 yıl önceki çatışmalar sırasında sahiplerinin zorunlu olarak terk ettiği ve tahrip olduğu için bir daha kullanamadığı birçok bina dikkat çekiyor. Binaların pencerelerinden 9 yıldır sallanan kirli perdeler, binalarda güvenlik güçlerinin mevziler için kullandığı dağılmış kum torbaları, evlerin içindeki kullanılamaz hale gelmiş mobilyalar, mutfaklarda yere dökülmüş hububatlar, bidonlardaki turşular, kışlık cam konserveler geçmişin karanlık izini taşıyor. Hayalet binalardan birine giren TİGRİS Haber, 9 yıl önce duran yaşamın izlerini görüntüledi.
3 AY SÜREN ÇATIŞMALAR VE SONRASI
9 yıl önce Sur’un 6 mahallesinde çok büyük acı olaylar yaşandı. Kırsal kesimden gelen bir grup PKK’lı tarafından öz yönetim savunması adı altında Fatihpaşa, Savaş, Dabanoğlu, Cemal Yılmaz, Hasırlı ve Cevat Paşa mahallelerinde kent içindeki yandaşlarının da desteğiyle hendekler kazıldı, barikatlar oluşturuldu. Kazılan hendeklerin kapatılması ve barikatların kaldırılması amacıyla söz konusu 6 mahallede 2 Aralık 2015’te sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
18 Aralık’ta ise bordo bereliler, jandarma ve polis özel harekât timlerinin katıldığı operasyonlar başlatıldı. 2016’nın 9 Mart’ına kadar süren operasyonlarda şiddetli çatışmalar yaşandı. Çatışmalar öyle yoğundu ki, Sur’dan epey uzak olan semtlerde bile duyuluyordu. Yaklaşık 3 ay süren operasyonlarda 6 mahallede yüzlerce ev ve işyeri kullanılamaz hale geldi.
6 MAHALLENİN BÜYÜK BÖLÜMÜ YIKILDI
Güvenlik güçlerinin 6 mahallede denetimi sağlamasından sonra sokakların girişine beton bariyerler konulup Bakanlar Kurulunca 16/03/2016 tarihinde bu 6 mahalle için “Acele Kamulaştırma Kararı” alındı ve karar 25/03/2016 tarih ve 29664 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Ve bu tarihten sonra yıkımlar başladı. Ağırlıklı olarak Cemal Yılmaz, Fatih paşa ve Savaş mahallelerinde bu yıkım yoğunluklu olarak gerçekleştirildi. Eskiden Pazar kurulan Kurşunlu cami çevresive halk arasında bilinen isimleriyle Arap şeyh, Hasırlı, Hançepek, Kore mahallesi, Leylek Bahçesi’nde yıkımlar ağırlıklı olarak gerçekleştirildi. Betonarme yapılarla birlikte tescil edilememiş birçok tarihi taş evde bu yıkımdan nasibini aldı. O dönemde ortam o kadar karışıktı ki, insanlar doğru dürüst nereye başvuracaklarını bile bilmiyordu. Başvurularından sonuç alamayacaklarını düşünen bazı vatandaşlar ise itirazda dahi bulunmuyordu.
Yıkımda acele edilmese daha fazla taş ev kurtulurdu
Yıkımlarda çok acele edildi. Yani oldu, bitti ye getirildi dersek daha yerinde olur. Evler zaten boştu. Bu 6 mahallenin etrafına beton bariyerlerde çekilmişti. Hızlıca 3-5 uzman ekip görevlendirilip, tescillenmesi gereken ancak gözden kaçan diğer taş evler de tespit edilip bu yıkımın dışında bırakılabilirdi. Boşu boşuna bu durumda olan bir çoktarihi taş ev, sahipleri karşı çıkmasına rağmen maalesef yıkıldı. 6 Mahallede Surlara yakın olan sokaklardaki evler tamamen yıkılırken, ayakta kalan tarihi Diyarbakır evlerinin tescilli olanları ise bu yıkımdan kurtuldu.
Dükkanlar onarıldı, binalara el atılmadı
Sur’un iç kesimlerindeki gibi ana cadde üzerindeki çok katlı binaların önce acele kamulaştırmaya alındığı söylendi. Ancak daha sonra kamulaştırmadan vaz geçilip sahiplerine iade edildiği öğrenildi. Bu binalar Sur’un adeta kalbi olan Gazi Caddesinden Mardin kapısına kadar giden caddenin üzerinde bulunuyordu. Gazi caddesin de altlarında işyerleri bulunan 2-3 katlı yapılar sahipleri tarafından elden geçirilip tekrar kullanılmaya başlanırken, Balıkçılar Başı ile Mardin kapı arasında bulunan ve genelde ailelerin yaşadığı 5-6 katlı binaların hali ise oldukça haraptı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TOKİ ve Diyarbakır Valiliği'nin "Sokak Sağlıklaştırma" projesi kapsamında ortaklaşa başlattığı restorasyon çalışmaları binaların altlarında bulunan işyerlerinin dış cepheleri onarılıp tarihi dokuya uygun olarak yenilenirken, zarar görmüş olan binaların üst katlarına ise dokunulmadı.
Binaların durumunu gören bir çokaile evlerini onarıp tekrar yerleşebilmek için zarar ziyanlarının karşılanması için davalar açtı ve halen bu davalar devam ediyor. Vatandaşların Sur’un ortasında hayalet gibi duran bu binalara taşınmadığını gören hırsızlara ise adeta gün doğdu. Binalardaki dairelere giren hırsızlar kapı, pencereler, hatta duvarlardaki prizler ve kablolarına kadar sökerek çaldı.
Kirli perdeler
Farklı yerlerde bulunan bu binaların fotoğraflarını farklı açılardan çekmek bayağı zahmetli işti. Hele tarihi Surp Giragos kilisesi Çan kulesi ile bu binalardan birini aynı kare içine alıp çekmek daha da zordu. Caddeye sıfır yerlerde yine boş çok katlı binalar vardı. Birinin ilk ve son katında halen perdeler sallanıyordu. Başka bir binanın üzerine çıkıp bu kirli perdeleri daha yakından çektim. Bazı dairelerin boşaltılmadan kısa süre önce sahipleri tarafından bayağı bakım yapıldığı durumundan belli oluyordu. Odalar ve balkonlarda sallanan zamanla yırtılmış ve oldukça kirlenmiş perdeler dikkat çekiyordu.
9 yıl önce duran yaşamdan geri kalanlar
Surdaki bu binaları haber yapmak için bir haftadır hazırlık yapıyordum. Bir arkadaşımla gezerken Balıkçılarbaşı’ndan Mardinkapı’sına giden cadde üzerinde bulunan bu binalardan birinin fotoğrafını çekiyordum. Bu sırada biri yanımıza gelerek binanın kapısının iç tarafta olduğunu ve istersek rahatlıkla gezebileceğimizi söyledi. Bunun üzerine binayı bir gezelim deyip ana caddeden iç tarafa geçtik. Yanımda profesyonel fotoğraf makinam yoktu. Mecburen cep telefonu kamerasıyla çekecektim. Binanın kapısı yoktu. Büyük ihtimalle demir olduğu için hırsızlar tarafından çalınmıştı. Binanın diğer cephesinde bir çok delik vardı. Cep telefonu kamerasını açıp video kaydına bastıktan sonra binadan içeri girdim.
Kum torbaları, ayakkabı, cam konserveler, turşu bidonları, koltuklar, kuş yuvası
Binanın merdivenlerinin bazı kısımları ile bir dairedeki odanın duvarı sokakları görecek şekilde 3-4 yerden delinmişti. Yerde ise mevziler için konulmuşkum torbaları bulunuyordu. 9 Yıldır aynı yerde duran kum torbalarının bazı yerleri patlamış, kum yere dökülmüştü.
Kapının önünde toz toprak içinde bir kadın terliği ve büzüşmüş bir erkek kundurası bulunuyordu. Mutfağa gittiğimde ise 9 yıl önce bu dairede oturan ailenin kış mevsimi için hazırladığı hububatları, cam konserveleri, turşuları halen duruyordu. Kim bilir evin hanımı bu konserveleri hazırlamak için ne emekler sarf etmişti. Ara koridor yani Antrede yine yerlerde bazısı kırık olancam konserve kavanozları, yere dökülmüş hububatlar, baharatlar bulunuyordu. Binanın bir üst katına çıktığımda ise her odasında bir parçası bulunan koltuk takımı vardı. Koltuk takımının bazı bölümleri parçalanmıştı.
9 Yıldır olduğu gibi duran sağlam koltuk takımı parçaları ise kalın bir toz ile kaplanmıştı. Duvarda soba borusunun girdiği baca deliği kuş yuvasına dönüşmüştü. Kırık pencerelerden içeri giren kuşlar baca deliğinde çalı çırpıyla yuva yapmıştı. Ahşap olan bazı pencereler kasasıyla birlikte yerinden sökülmüş, bazısı ise kırılmıştı. Duvarlardaki parçalanmış elektrik tesisatı dikkat çekiyordu. Cep telefonu kamerası ile fotoğraf ve video çekerken “yarına profesyonel fotoğraf makinasını getirip yine çekerim” diyordum.
İyi ki, çekim işini ertelememişim!!
Bu haberle ilgili diğer binaların fotoğraflarını profesyonel makine ile çekmiştim. Bu binayı gezme işi açıkçası aniden gelişti. Akşam haberi yazıp cep telefonu kamerası ile çektiğim fotoğrafları, videoları inceledim. Fena değillerdi. Ancak bir gün sonra bu kez profesyonel fotoğraf makinası ile ikindi vakti direkt oraya gittim. Kapısız olan binaya girer girmez bir şeylerin değiştiğini fark ettim. Merdivenler azda olsa temizlenmiş, kum torbaları, bozulmuş turşular, cam kavanozlar ve diğer çöpe dönmüş malzemeler evden çıkarılmıştı. Odalar çok daha temizdi. Ama toz toprak içindeki koltuk takımı ise duruyordu. Binanın damına çıkıp çevreden 5-10 kare fotoğraf çektikten sonra oradan ayrıldım. Sanırım binanın sahipleri bir gün sonra sabah erkenden binayı temizlemişlerdi. Durum onu gösteriyordu.
Fotoğraf çok iyi olmasa da çekmek, hiç çekmemekten iyidir
Binadan çıktıktan sonra aklıma Kürtçe bir söz geldi. “Ku te girtbernede, ku te berdabidûnekeve” Yani (tuttunsa bırakma, bıraktınsa da peşine verme-kısacası ayağına gelen fırsatı tepme, bugünün işini yarına bırakma) Bu söz tamda buradaki durum içindi.
Hazırladığım haber için oldukça zengin görüntüye sahip olan ve tesadüf sonucu bir gün önce bu binaya girdiğimde aslında “profesyonel makinam yanımda değil. Yarına mı gelsem?” diye biraz düşündüm. Sonra yılların deneyimiyle “hazır buraya kadar gelmişken bakmadan gitmeyeyim. Gelmişken Cep telefonu ile çekip işi sağlama alayım. Gerekirse yarına profesyonel fotoğraf makinasıyla da tekrar gelir bir daha çekerim” deyip binaya girdim. Çünkü insanın bazı fotoğrafları tekrar çekme şansı olmayabiliyor. Zaman akıyor. Benim profesyonel fotoğraf makinam yanımda olmasa bile cep telefonuyla sevdiğim anlamlı bir fotoğraf olursa mutlaka çekmeye çalışırım. Yani fotoğraf kalite açısından on numara olmasa bile çekmek, hiç çekmemekten iyidir. Çünkü sonraya bıraktığınızda aynen bu binada olduğu gibi aynı görüntüyle karşılaşma ihtimaliniz olmayabiliyor.