TİGRİS HABER - Suruç'ta 33 gencin hayatını kaybettiği bombalı saldırının sabahında, polislerin canlı bomba Şeyh Abdurrahman Alagöz'ün ismini emniyet kayıtlarında aradığı ortaya çıktı. Alagöz'ün katliamdan saatler önce neden araştırıldığı konusunda bir polis "aramadım" derken, bir başka polis amirinin bilgisi dahilinde olduğunu söyledi. Ancak mülkiye müfettişlerinin raporunda bu hayati sorunun üzerinde durulmadığı görüldü.
IŞİD'in, Kobanêli çocuklara oyuncak götüren Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) öncülüğündeki gençlere yönelik Suruç'taki canlı bomba saldırısının üzerinden 8 yıl geçti. Amara Kültür Merkezi'nde 33 gencin hayatını kaybettiği katliamda, 70 kişi de yaralanmıştı. IŞİD'in Adıyaman'da bulunan Dokumacılar Grubu'ndaki Şeyh Abdurrahman Alagöz, canlı bomba yeleğiyle saldırısını gerçekleştirdi. Aradan 3 ay geçmeden kardeşi Yunus Emre Alagöz de Ankara'daki Emek, Demokrasi, Barış Mitingine saldıran canlı bombalar arasındaydı. Ankara'da 103 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı.
Baba, emniyete başvuru yapmış
Aslında Türkiye'yi kana bulayan 7 Haziran 1 Kasım seçimleri arasındaki o karanlık süreçte, Alagöz kardeşler devletin yakın takibindeydi. Adıyaman'daki İslam Çay Ocağı'nın cihatçıların örgütlenme merkezi olduğu anlaşılmış, daha önce Afganistan'da çatışmalı bölgelere giden kişilerin burada faaliyette bulunduğu öğrenilmişti. Alagöz'ler de bu takibe takıldı. Adıyaman Emniyeti İstihbarat Şubesi, Şeyh Abdurrahman Alagöz hakkında 28 Ekim 2013 ve 24 Ocak 2014 tarihlerinde üçer aylık teknik yürüttü. Ancak verimli sonuç alınamadığı savunuldu. 7 Ocak 2015'te ise Alagöz'ün arasında olduğu bir grubun cihatçı bölgelere gitmiş olabileceği başta sınır illeri olmak üzere ilgili yerlere bildirildi. Canlı bomba kardeşlerin ortadan kaybolması üzerine Baba Zeynal Abidin Alagöz, 22 Mayıs 2015 tarihinde emniyete müracaatta bulundu. Emniyete başvuran 18 aile arasında HDP'nin 5 Haziran'da Diyarbakır'daki mitingini bombalayan Orhan Gönder'in ailesi de bulunuyordu. Adıyaman'da IŞİD'lilerin nasıl örgütlendiğini neredeyse bilmeyen kalmamıştı!
Çok sayıda uyarılar yapılmış
Ancak teknik takipler, ailelerin ihbarları, hatta Alagöz kardeşlerin birbiriyle helalleştiği telefon kayıtlarına rağmen katliam önlenmedi. 20 Temmuz'da Suruç'ta çocuklara oyuncak götüren gençlerin açıklaması, 10 Ekim'de Ankara'daki barış mitingi kana bulandı. İçişleri Bakanlığı mülkiye müfettişlerinin 10 Ekim Katliamına ilişkin emniyet görevlileri hakkında hazırladığı ön inceleme raporunda, saldırının nasıl göz göre göre geldiği ortaya çıkmıştı. Rapora göre Ankara Emniyetine Suruç Katliamı’nın ardından istihbarat yağdı. Gelen istihbarat bilgilerinde 31 Temmuz 2015 tarihinde, katliamın yaşandığı gün de dahil sık sık bombacı Yunus Emre Alagöz’ün adı geçti. Ankara, saldırının yaşanabileceği olası yerler olarak gösterilirken, halkın kalabalık bulunduğu alanlar, miting ve gösterilerde ek tedbirler alınması yönünde çok sayıda uyarı yapılmıştı.
Suruç Katliamı'nda da canlı bomba Şeyh Abdurrahman Alagöz'ün bilindiği ortaya çıktı. İçişleri Bakanlığı müfettişleri, 8 yıl önce Adıyaman ve Suruç emniyet görevlilerinin ihmal ve kusurlarını da araştırmıştı. Canlı bomba Alagöz ile ilgili hangi işlemlerin, hangi gerekçeyle yapıldığı tüm polislere soruldu. Polisler, emniyet kayıtlarında Alagöz'ün TC kimlik numarasını girerek uzun süredir yaptıkları işlemler hakkındaki sorulara çoğunlukla "hatırlamıyorum", "görevim icabı bilgi almak için bakmışımdır", "veri girişi yapmışımdır" şeklinde yanıtlar verdi.
En önemli detay üzerinde durulmadı
Ancak 8 yıl önce hazırlanan bu raporda, en önemli detay üzerinde durulmadı. Bir istihbarat polisine, saat 11.45 sıralarında patlamanın olduğu gün neden saat 07.48'de Alagöz'ün kayıtlarına bakıldığı soruldu. Polis o sabah Alagöz ile ilgili herhangi bir sorgulama yapmadığını savundu. Aynı gün patlamadan önce saat 10.41'de Alagöz ile ilgili kayıtları inceleyen bir başka polis ise şöyle yanıt verdi: "Suruç Grup Amirliği tarafından Şeyh Abdurrahman Alagöz'ün kimlik bilgilerinin tarafımıza iletilmesi üzerine Şube müdürümüzün bilgisi dahilinde il merkezindeki şubemizde şahısla ilgili hangi örgüte müzahir olduğunu öğrenmek için sorgulama yaptım. (...) Gerekçe olarak da 'çatışma bölgeleriyle ilgili faaliyetlerin deşifresi amacıyla yapılan çalışma' şeklinde oturum açma gerekçesi yazdım. Akabinde sistemler üzerinden günlük rutin evrak işlemleri için sorgulama yaptım. Patlama akabinde de patlama ile ilgili çalışmalar yaptım."
Canlı bomba Şeyh Abdurrahman Alagöz'ün Suruç katliamından saatler önce araştırıldığı DEVA ve İRİS projeleri, istihbarat görevlilerince sıkça kullanılıyor. Müfettiş raporunda DEVA ve İRİS adı verilen sistemlerin amacı şöyle anlatılıyor: "Hedeflerle ilgili çeşitli veriler (telefon ve irtibat bilgileri, sinyal bilgileri vb.) kullanılarak analiz yapılmasına ve hedeflerimizin hareketlerini, irtibatlarını vb. analitik tespitleri yağabilmemize olanak sağlamaktadır. Şeyh Abdurrahman Alagöz isimli şahıs, menfur saldırıyı gerçekleştirdiği esnada DEAŞ terör örgütüne yönelik ilimizde planlı bir şekilde yürütülen PİO dosyamızın hedefleri arasında bulunmaktaydı. (...) personellerimizin bahse konu projeler aracılığıyla yapmış oldukları iş ve işlemler tarafımızdan incelenmiş olup tamamının personelimizin görev, yetki ve sorumluluk alanları dahilinde olduğu herhangi bir olumsuzluğa rastlamadığı hususunu bilgilerinize arz ederim." (Kaynak: Evrensel Gazetesi)