Son günlerde Türkiye'de en çok tartışılan konulardan birisi de Suriye'deki savaştan kaçmış Türkiye'de yaşayan göçmenlere/mültecilere vatandaşlık verilmesi konusunda yaşanmaktadır. Konu İle ilgili hem Cumhurbaşkanından hem Başbakan'dan hem de hükümetin ilgili bakanlarından birbirini teyit eden ve destekleyen açıklamalar peş peşe gelince muhalefet ve diğer partilerden de eleştiriler ardı ardına gelmeye başladı. Hukuki anlamda konuya yaklaşan ve mülteci/sığınmacıların hukuki dayanakları ve sorumlulukların neler olduğundan çok iktidar- muhalefet tartışması şeklinde sığ siyasi alana hapsolmuş bir tartışma almış başını gidiyor.Demokrasi kültürünün yerleşmesi ve sağlam bir zemine oturması daha uzun bir zaman alacağı ,bahsettiğim konu hakkındaki tutum ve tartışmalardan çıkarabiliriz. İktidarın yaptığı ve söylediği herşey "yanlıştır,doğru değildir" anlayışı maalesef ülke gündemine hakim olmuştu. Ülke ve millet menfaatleri neyi gerektirdiği veya neler yapılması halinde daha az tahribatların gerçekleşebileceği hususunda iktidar ve muhalefetin birlikte kafa yorması gerekirken demokratik uzlaşı ve anlayıştan uzak şekilde kişisel ve parti politikalarına heba edilen süreç yaşanıyordu. Yani demokrasi kültürü ve yerleşmiş demokratik anlayıştan bahsetmenin mümkün olmadığı bir tartışma ortamına savrulmuştuk.Konumuza dönersek Türkiye'nin, Ortadoğu'daki ülkelerle tarihsel,siyasal,ekonomik ve sosyal bağlarının olmadığını söyleyecek bir tek kişi olduğunu düşünmüyorum. Bu husus Türkiye'nin bir realitesidir. Hele hele Irak, Suriye gibi yanı başımızda olan ülkelerle yukarıda bahsettiğim ilişkilerin dışında akrabalık ilişkilerinin de çok yoğun olduğu da ayrıca bir realitedir. Yani Suriye'den veya Irak'tan gelen mülteci, Türkiye'de kendisini daha güvende hissederek gelir. Zira,Türkiye'de mutlaka kendisine yardım edebilecek bir akrabası,yakını,dostu vardır. Bu realiteleri göz ardı ederek meseleye yaklaşım gösterilirse bence eksik bir değerlendirme olur. Başta sayın Cumhurbaşkan'ın ve Başbakan'ın almış olduğu kararların bu realiteler ışığında değerlendirilmesi halinde ülkemiz açısından ilerde daha büyük sorunları içerisinde barındıran vatandaşlık konusunda daha sağlıklı sonuca ulaşmak mümkün olacaktır. Çünkü ,ülkemize zorunlu sebeplerle gelmiş mültecilerin kendi ayakları üzerinde durabilmeleri,yük olmaktan çıkıp yükü omuzlayan kişiler olabilmeleri için belirlenecek kıstaslar dahilinde vatandaş olarak kabul edilmeleri hem ülkemize hem de kendilerine önemli bir çözüm üretmiş olacaktı. Her gün değişik vesilelerle Türkiye'ye gelen mültecilerin ülke ekonomisinden aldıkları payları öğreniyoruz. Rakamlar her geçen gün süratle artmaktadır. Kaldı ki bu insanların içerisinde de durumdan rahatsız olan ve kendi kendilerine yetebilecek,üretebilecek çok sayıda kişi olduğun da bilinen bir gerçektir. Bu arada yazıyı yazarken tvlerin son dakika haberlerinde İstanbul ve Ankara'da askeri hareketlilik olduğu yönünde alt yazılar geçmeye başlamıştı. İlk etapta terör amaçlı bir tedbir ve çalışma olduğu düşüncesi hakim oldu bende. Ancak Zaman geçtikçe olayın vehameti ortaya çıkmaya başlamıştı. Dönem dönem fiili müdahaleler bazen de post modern şekilde akamete uğratılan demokrasimize yönelik fiili saldırı olmuştu. Bu kez durum daha vahimdi. Zira ülkenin başkentinde ve kalbi sayılan İstanbul'da askerler tam teçhizatlı şekilde konuşlanmış ve idareye el koymaya niyet ettiği aşikardı. Suriye'den gelen mültecileri yazarken yaşanan bu vahim olaydan dolayı girişteki kısmı silmeden başımıza gelen bu demokrasi dışı olayı değerlendirme zorunluluğu hasıl oldu. Daha önce yaşanmış askeri darbelerden farklı olarak belli bir düşüncenin tesiri altında gerçekleşen darbe girişimi ülkeyi kaosa süreklemeyi ve en önemlisi de demokrasiyi askıya alıp Paralel Devlet Yapılanmasını iktidara taşımayı hedeflemişti. Ülkede yaşayan 79 milyon vatandaş bu duruma sessiz kalmaması ne kadar önemli ve anlamlı ise aynı şekilde ülkeyi yöneten milli iradenin de duruma karşı topyekün mücadele edecek şekilde görüntü vermesi anlamlıydı. Evet milletin değerlerini ve demokrasiyi ortadan kaldırmayı hedeflemiş alçakla plan savuşturulmuştu. Milletin tek temsilcisi kuşku yok ki milli iradeyi temsil eden başta Cumhurbaşkanı ve Meclis bu kez hem milletin değerlerini hem de vekilliklerini en iyi şekilde savunmuşlardı. Asıl olan millet te kendilerine en iyi şekilde desteklerini sunmuştu. Bundan sonra devlet yapısı içerisinde yapılanmış FETÖ türü yapılanmaların tüm kurumlardan temizlenmesi hükümetin titizlikle ve kararlılıkla takip etmesi gereken asli görevi iken demokrasiyi her zamandan daha fazla sahiplenmek hepimizin en önemli görevidir. Darbe girişiminde bulunanları ve yönetenleri de şiddetle lanetliyoruz. Demokrasimiz büyük bir tehlike altlatmıştır. Yaşamını yitiren demokrasi şehitlerine Allah'tan rahmet yakınlarına sabır,yaralı kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum.