MÜMİN AĞCAKAYA
Kadim kent Sur’un tarih kokan gizemli sokaklarını geziyoruz. Aylarca, gece gündüz aralıksız devam eden, çatışmalardan sonra geride, nasıl bir izin kaldığını öğrenme merakıyla, yasağın kaldırıldığı dar sokaklarda dolaşıyoruz. En sıcak çatışmaların yaşandığı yerler hala yasak. Yasak bölgeden hafriyatı çeken kamyonlar sürekli çalışıyor. Evlerin sarsıldığı, silah, top ve patlamaların, kulaklarımızda sürekli yankılandığı bu seslerin geride bıraktığı izleri arıyoruz. Gözümüze ilk çarpan; yasaklı dönemden sonra çok şey değişmiş. Hiçbir şey eskisi gibi değil sözü tam da Sur’a uyuyor. Değişiklik çok. Hem mekan hem de buralarda yaşayan insanlar açısından. Bu yüzden Sur’dan bahsederken; öncesi ve sonrası diye ayırmak daha doğru olur diye düşünüyorum.
Öncesinde Sur’ u gezerken adım başı tarihin derinliklerine dalıp çıkılıyordu. Kadim halkların günümüze kadar taşıyabildikleri izleri görmek mümkündü. Adeta tarihin içinde geziniliyordu. Biraz tarih bilinci olanlar; eğer arkeoloji ve mimariyle de ilgileniyorlarsa, bu gezintiler; onlar için doyumsuzdu. Nerdeyse adım başı tarih. Anlamak için görmek yeterli. Kent ve ülke dışından gezmek ve görmek için Amed’e gelenler; yazın serin tutan, kışın içerinin sıcaklığını dışarıya salmayan, adeta oya gibi işlenmiş bazalt taş evlerde yaşamaya gıpta ediyorlardı.
Sur ’un adım başı öykülerini ve tarihini bilen Şeyhmus Diken hocanın yanında Sur ’un tarihine girmek doğru olmaz. Birlikte gezebildiğimiz sokakların neredeyse ev ev öykülerini anlatıyor. Dinlerken adeta mest oluyor, içimizi öfke dolu bir hüzün de kaplıyor. Adeta içimiz daralıyor. Çünkü gezebildiğimiz sokakların bazılarında insanlar yok. Bomboş sokaklar. Olanların da yüzlerinde gülümsemenin izleri yok. Çocuklar sokaklarda oynamıyor. Ancak, kime dokunsan ne kadar öfke yüklü olduklarını anlıyorsun. Adeta bir dokun bin ah işit. İnsanların olmadığı mekanlar hayalet köy yada kasabaları andırıyor. Amed denince akla gelen ciğercilerinde bile eski canlılığı göremiyorsun. Sokağı saran ciğer kokuları, dumanı ve ciğercilerin müşteri çekmek için bağırmalarını duyamıyorsun. Duyduklarımız da artık eski çekiciliğinden eser yok.
Mardin Kapı mezarlığından Sur’a doğru bakıyoruz, üzerine çökmüş kasvetle birlikte dimdik ayakta. Kökleri Hurri’lere hatta daha da eskilere dayanan geçmişiyle bir anıt gibi. Amed kadim halkların kenti, tarihsel süreci boyunca çok badireler atlattı. Keçi burcu ve iç kalede tabelaya yazılan kentin kısa künyesine göz atmak bile tarihsel kökenini anlamaya yeterli. Böylesine köklü tarihsel geçmişe sahip Sur’a ağıt değil destan yakışır. Sur bu sıkıntılı süreci de atlatacaktır. En büyük ayrıştırıcı olan zamanın nasıl işlediğini göreceğiz. Halk arasında söylenen deyimde olduğu gibi eleğin üstünde kalanları görmek çok uzak değil.