TİGRİS HABER - Daha önce Diyarbakır’ın özgün yaşamını anlattığı birçok kitaba imza atan yazar Birsen İnal yeni kitabı Kiriv’de de aynı lezzeti bir daha tattırıyor. Kiriv’le birlikte okuyucularını Sur’da tarihi bir yolculuğa çıkartıyor. Şimdi yok olan kuçelerde dolaşarak, evlere konuk olarak adeta hafızaları yeniden tazeliyor.
Kiriv’in ortaya çıkmasının ilginç bir öyküsü var. Çok renkli bir kişiliğe sahip olana babası Mustafa Sur’da Kiriv olarak anılıyor. Babasını rüyasında görmesi üzerine hikâyesini yazmaya karar veriyor. Yazar Birsen İnal’la Kiriv üzerine konuştuk.
Kiriv’in ortaya çıkış hikâyesi nasıl oldu?
Bir gece rüya gördüm. Rüyamda Sur içindeki eski evdeyiz. Babam işe gitmeye hazırlanıyor. Ben de aşağıdayım. Beni yukarıya çağırdı. Rüya olduğunu, öldüğünü de biliyorum ama yine de ihtimal veremiyorum. Yukarı çıktım baba dedim; ‘Seni rüyamda gördüm.’ Rüyayı da görmeye devam ediyorum. Babam; ‘Ne gördün’ dedi. ‘Baba sen gençliğindeki gibiydin’,’ Saçlarını geriye taramıştın, saçlarına briyantin sürmüştün, sinekkaydı traş olmuştun ve üstünde de lacivert takım elbise vardı. Tıpkı başucumdaki fotoğraf gibiydin’ dedim. Babam; ‘Beni yaz, Kiriv’i de yaz. Kiriv’in yüreğinde yaşattığı aşkları da yaz.’ Rüyamda böyle bir konuşma geçti. Uyanır uyanmaz bende demek babamı yazmam gerekiyor diye bir düşünce kafamda yer etti. Ben de daha sonra Pandemi döneminde bu dürtüyle yazmaya karar verdim. Kitabı yazma hikâyesi böyle oluştu.
Yazmaya pandemi öncesi başladım. Yazdıklarım tamamıyla kurgu değil. Büyük bölümü yaşanmışlıklar üzerine ve babamın hayat hikâyesi. Tabi babamı anlatırken o dönemin Diyarbakır kültürünü de işledim. Kitabı okuyan kendini, Diyarbekir kuçelerinde, Anzela başında Çift Kapı’da, Urfa Kapı’da, Gazi Köşkü’nde, Kırklar Dağı’nda görüyor.
Sonra Pandemi başladı kısır bir döneme girdik. Ölü dönem diyorum. Yaşayacak mıyız? Ölecek miyiz? Belli değil. Çünkü insanlar peş peşe ölüyordu. Herkes öldükten sonra bu kitabı kim okuyacak dedim. Bilgisayarda öylece kaldı. Pandemi bittikten sonra 2023 de tekrar ele aldım. Kaldığım yerden devam ettim. O süreçte sosyal medyada bir dosya daha bitti diye paylaştım. Lal Laleş beni aradı. Kitabı biz basalım. Dedi.
Kitabın içeriğine ilişkin ne söylemek istersiniz?
Kiriv’de; babamın doğumundan ölümüne kadar volan süreci anlatıyorum ve bir yerde iç içe geçmiş hikâyeler yumağı diyebilirim. Benim yaşantım. Anneannemin, babaannemin yaşantısı, babamın evlilikleri, kadınlarla gönül ilişkilerini iç içe geçmiş hikâyeler olarak vermeye çalıştım. Gezdiğim gördüğüm yerler, dostlar, akrabalar var. Yani anlatım geniş bir çevre ve ilişkiler etrafında gelişiyor. Bu yüzden kim okursa kendinden bir şeyler buluyor. Okuyanlardan babamın, anneannemin anlattıklarıyla aynısı diye geri dönüşler oluyor.
Kitap da anlattığınız yerler şimdi yok, şimdi o mekânları görünce neler hissediyorsunuz?
O mekânlar yok ama kitap da anıları yaşatmaya çalıştım. Bütün kitaplarımda Sur var. İçindeki insanlar, yaşayışları, kültürleri anlatıyorum. Surun üçte ikisi gitti. Giderken bir kültürü de beraberinde götürdü. Bir hafızayı beraberinde götürdü. Bu hafızayı taze tutmak, bunu yazmak burada yaşayanların boynunun borcudur. Onun için yazmak benim için bir görevdi. Sanki Sur’a olan ahdi vefa misali biraz borcumu ödemiş gibi oldum. Tabi ki ne kadar yazsak da bitiremeyiz. Sur başlı başına bir kültür kentiydi. İçinde birçok medeniyeti barındırmış ve her bir medeniyet kendilerinden kültürel ve fiziki olarak bir şeyleri miras bırakmıştı. Geçmiş kültürler; insan ilişkilerinde, mahallelerde, küçelerde canlı bir kültür olarak yaşıyordu. Biz o mirası sürdürmeye ve yaşatmaya çalışıyorduk. Ne yazık ki onu da elimizden aldılar. Hafızamızı yok etmek istediler. Sur yıkılmamalıydı. Sur yıkıldı ama hafızamız yıkılmadı. Medeniyetlerin iç içe yaşanmışlığının abidesi Sur’u sonraki nesillere aktarmaya, anlatmaya çalışıyoruz. Eli kalem tutanları dili döndüğünce, kalemi yazdığınca Sur, Sur kültürünü yazmalarını tavsiye ediyorum.
Kiriv’i bu kadar ünlü yapan özellikleri neydi?
Babam o zaman Urfa Kapı, Dabakhane Mahallesi, Akarbaşı Mahallesi, Dağ Kapı, Çift Kapı, Anzele’de yani Sur’un dörtte birinin Kirvesiydi. Bu lakabı oradan alıyor.
Babam düğünlerin vazgeçilmeziydi. Mezelerini hazırlayan, ortamı şenlendiren, zava dediğimiz türkülerle damadı giydiren, kına gecesinde kınayı çeviren, sünnet yemeklerini hazırlayan bir şahsiyetti Kiriv. Elinin lezzeti çok iyiydi. Bunun yanında giyimine kuşamına da çok önem verirdi. Elinden gelmeyen iş yoktu. Radyo, ayakkabı, bisiklet tamir eder. Ayakkabı yapardı. Memurdu ama işten arta kalan zamanlarında küçük dükkânında; Ayşe Şan, Meryem Han, Kenan Temiz, Urfa Divanını çok severdi. Kazancı Bedri’nin söylediği hoyratlarının aşığıydı.