Diyarbakır surları açık hava müzesi.
Tarihi M.Ö.5.000 yılına kadar uzanıyor.
Çok sayıda uygarlığa ev sahipliği yapmış.
Surlar sadece şehri korumak için askeri amaçla yapılmamış.
Medeniyetlerin mirasını da günümüze taşımış.
İç Kale, yönetimin yanında ilimin de merkezi olmuş.
Bazen kıymeti bilinmemiş dinamitlerle yıkılmaya çalışılmış, bazen el üzerinde tutulmuş.
Son dönemde en büyük darbeyi ise çukur olayları yüzünden yemiş.
Şimdi toparlanma, yaralarını sarma zamanı.
Surları içten içe yiyip bitiren bir konu daha var ki pek kimse farkında değil.
O da teknolojinin nimeti sayılan motorlu taşıtlar.
Yüzyıllar boyunca onca saldırıdan, onca akından sapa sağlam çıkan, doğanın yarattığı
tahribata direnen surlar, motorlu taşıtların yarattığı titreşimler yüzünden içten içe yıkılıyor.
Hem de öyle sessiz, öyle sinsice gerçekleşiyor ki bu yıkım.
Bu nedenle binlerce yıllık göz bebeğimiz olan tarihi surlarımız, azil olarak motorlu taşıtlardan
korunması lazım.
Tekkapı’yı bilirsiniz. Eskiden dış kısmında otopark vardı. Buradaki devasa burç boydan boya
çatlaktı. Son dönemde görmedim ama muhtemelen çatlak, artarak duruyordur. En üstten,
zemine kadar uzanan çatak dikkatimi çekmiş ve sebebini öğrenebilmek için o dönem konuyla
ilgili uzmanlarla görüşmüştüm.
Görüştüğüm uzmanlar, surdaki çatlağın sebebinin motorlu taşıtların yarattığı titreşimler
olduğunu bildirmişlerdi. Uzun yıllar yaşanan bu durumun devam etmesi durumunda surların
başka kesimlerinde de zaman içerisinde benzer tahribatlar yaşanabileceğini açıklamışlardı.
Önerileri ise; Motorlu taşıtların surun içerisine sokulmaması, hatta çok yakınından dahi
geçmelerinin engellenmesi yönündeydi.
Bunları zamanında yazdım. Birileri ilgilenir gibi göründü ama sonuç, tahmin ettiğiniz gibi
koskoca bir ilgisizlik oldu.
Şimdi surlar için toparlanma zamanı.
Hazır UNESCO Dünya Miras Listesi’ne de girmişken gelin Diyarbakır halkı olarak el birliği
ile surları birçok tehditten koruduğumuz gibi bu sinsi tehditten de koruyalım.
Bunun için de sur içini ve yakın çevresini motorlu taşıtlardan arındıralım.
Düşünün; Sur içinde minibüs yok, kamyonet yok, otomobil yok. Ulaşım eskiden olduğu gibi
faytonlarla sağlanıyor.
Kötü mü ?
Nostaljik bir hava katmanın yanında böylesi bir durumda Sur içi tam bir turizm bölgesi olur.
Ne Gazi caddesindeki sıkışıklık ne de Melikahmet’teki keşmekeş kalır.
Sur içinde işyerleri de var. Onlar da mağdur edilmemeli. Mallarını getirip götürmeleri için
elektrikli araçlar kullanabilirler pekala.
Tüm dünyanın ortak mirası olarak kabul edilen bir yer için tabii ki birkaç kişi karar
vermemeli. Gerekirse, ne yapılacağı hususunda uluslararası kuruluşlardan destek istenmeli.
En önemlisi ise Diyarbakırlıların bu konuda ne düşündükleri tabii…