Sur içi ‘katliamının’ boyutlarının hangi düzeyde olduğunu sosyal medyadan yapılan paylaşımlar sayesinde bir kez daha gördük. Dümdüz edilmiş bir kentin Ortadoğudaki iç savaş görüntüleri ile eşdeğer bir konumda olması Diyarbakırlıların yüreğini burkuyor.
Sadece bir kısmını sosyal medya üzerinden görebiliyoruz. Henüz 5,5 kilometrelik o alanının tamamını görmüş değiliz ancak, tablo belli. 10 bin yıllık tarih katledilmiş!
Tarihi boyunca kuşatılmış ancak ele geçirilememiş 5,5 kilometrelik Diyarbakır surlarının içindeki bu görüntüler karşısında kimler mutlu olur, gururlanır bilemiyoruz.
Gerçek şu ki; onlar her kimse kent katilidirler, tarih önünde suçludurlar.
Çocukluğumuzun, gençlik yıllarımızın tarihle buluşmuş hafızalarını silenleri biz yaşadığımız sürece, çocuklarımız, onların çocukları hiçbir zaman affetmeyecek. Fiziki olarak tarih hafızamız silinmiş olabilir, silinmiş olduğu düşünülebilir ancak, tarih kitaplarındaki sayfalar o sayfalardaki fotoğraflar hepimizin hafızalarında dipdiri kalacak, kendini koruyacak.
**
Kentin diğer alanlarının büyümüş olması modern bir görünüme kavuşmuş olması kabul edilebilir, gurur verici olabilir ki, bundan da gurur duyuyoruz. Ancak, bizim için asıl kent, gerçek Diyarbakır Sur içidir, 5,5 kilometrelik tarih hazinesidir. Oralarda yapılacak yeni hiçbir şey bizim kızgınlığımızı, kırgınlığımızı gideremez, yüreğimizin ateşini söndüremez.
Şimdi birileri kentin tanıtımı adına platformlar kuruyor, Diyarbakır’ı tanıtma yarışına giriyor.
Sur içi yok ise, tarih hazinesi yok edilmiş ise neyi tanıtıp neyi anlatacaklar?
Kaya pınarı mı?
Dicle kenti mi?
75. yolu mu?
Bahçeli, havuzlu villaları mı?
Bunların varlığı da elbette ki güzel, anlamlı. Ama bunların aynısı Türkiye’nin hatta Avrupa’nın, dünyanın her tarafında var zaten. Herkes için var olanın tanıtımı hiçbir şey ifade etmez. Önemli olan başka bir yerde olmayanı tanıtmak, tanıtabilmektir.
İşte gerçek Diyarbakır hiçbir yerde olmayandı.
Zaten olsaydı Dünya Kültür Mirasına layık görülmez dâhil edilmezdi.
Mesele bu kadar basit ve net
Sırları surlarında gizli kentin ‘yıkım sırrı’ henüz ortaya çıkmamış olsa da, o surlar o sırrı bize mutlaka fısıldayacaktır.
Diyarbakır kendini ispatlamış bir kenttir.
Hamasetçilerin tanıtımına ihtiyacı yok.
Diyarbakır Dünya’yı, Dünya Diyarbakır’ı biliyor zaten.
Ama bir şey daha var ki, bilmeyenler için hatırlatmakta yarar var.
Bu kentin hesap soran bir genetiği bir geleneği var.
Bu kent kendisini yaralayanlardan mutlaka hesap sorar!