Şu Sur taşları meselesi

Abdurrahim Kılıç

Geçen hafta boyunca en çok tartışılan ve haber yapılan konuların başında Diyarbakır surlarından sökülen taşlar geliyordu. Uzun zamandır bakımsızlıktan ve ilgisizlikten sapır sapır dökülen sur taşları bir anda kentimizin gündemine oturdu. Gazetemiz Tigris Haber de dahil birçok yerel gazete ve sanal medya sitesi bunu gündemlerine alıp haber yaptılar.

Haberi ilk kim yaptıysa yüreği daim olsun, hep aşkla ışısın dilerim. Bence gerçek bir habercilik örneğiydi ve zamanlaması da müthişti. Fakat gel gör ki, kentimiz gazetecileri, yazarları, ekabirleri, idarecileri, malikleri birçok konuda olduğu gibi saman alevi gibi parlayıp sönen bir duyarlılıkla sur taşları konusunda tepki gösterip kabuklarına çekildiler.

Ortalık durulana kadar bu taş meselesine değinmeyeyim dedim. Ama velakin mevzunun da bu kadar erken geçiştirileceğini ve sümenaltı edileceğini de doğrusunu söylemek gerekirse beklemiyordum. Binlerce yıllık tarihiyle Diyarbakır’ın “beden” dediği ve insanımızın kendi varlığıyla özdeşleştirdiği sur ve taşları konusuna derinlemesine değinen de olmadı. Birçok kişi surların korunması hakkında çözüm ve önerilerini açıkladı. Surları halkımızın kampanyasıyla restore edelim önerisinden tutun da seksen bir ilin her biri bir burcu restore etsin önerisine kadar akla hayale gelmeyecek, gerçekleşmesi absürd öneriler sıralandı.

Epey zamandır surların bakımsızlığı zaten herkesin malumu. Bir bölümü yakın zamanda restore edildi, ama orijinaline uygun olmayan bir yapılaşmayla yapıldı. Tarihi yapıların restorasyonunun epey maliyetli olduğu da aşikar. Bu maliyet kampanyalarla karşılanamaz. Mülkiyete dahil olmayan bu tarz yapıların bakım ve restorasyonu devletin sorumluluğu ve yetkisindedir. Haberler yapıldıktan sonra taş satımı yaptıkları veya satılan taşlarla yapı kurdukları iddia edilen birkaç kişi gözaltına alındı. Sonuç ne oldu peki, bilmiyoruz, sanırım kocaman bir hiç!

Temel sorun taşlar nasıl olur da herkesin gözü önünde sökülüyor?  Halk görüyor, esnaf görüyor, kenti biri bizi gözetliyor evi gibi izleyen binlerce güvenlik kamerası görüyor, kentin işadamları görüyor, hatta bazıları kendilerine o taş evlerden ve desenli taşlardan yapı kuruyor, tüm gazeteciler görüyor, bu kentin tarihi ve kültürü üzerinden kendini pazarlayanlar görüyor, siyasetçiler görüyor, her partiden herkes görüyor; ama tıpkı bir zamanlar bu kentteki kapkaç olayları gibi kimse müdahale etmiyor.

Taşlar başka kente gitmedi, gizlice sökülmedi, satanlar da bu kentin insanı, alan da bu kentin insanı. Artı satıldığı iddia edilen taşlar sadece surdan sökülen taşlar değil, aynı zamanda yıkılan sur evlerinin de taşları satılıyor. İnternet satış sitelerinde mezatı bile kuruluyordu bir aralar.  Harfiyat kamyonlarıyla Suriçi atıklarının nereye döküldüğünü biliyoruz da taşıma esnasında taşlar ve tarihi sütunlar ne yapıldı bilemiyoruz!

Toplumsal duyarlılık yaratmak için surların sürekli gündemde tutulması gerekiyor. Bu tür tarihi miraslarda öncelikle koruma sağlanmalıdır. Birçok yeri yıkılmak üzere olan surlarda hiçbir koruma önlemi olmadığı için sallanan taşlar üzerinde gezen gezene hepimiz biliyoruz. Surların altındaki dehlizler sokak insanlarının mekanı durumunda hepimiz görüyoruz. Kafe olarak kullanılan, özelleştirilmiş bölümler zaten denetimsiz durumda, ama en azından taşları çalınamıyor, sökülemiyor diye avutuyoruz kendimizi.

Sonuç olarak hepimiz surları ve bu kentin tarihi mirasını korumak konusunda duyarlı olmalıyız. Bunun için herkesin üzerine düşen görev de bellidir. Kentin siyasetçileri üzerlerine düşeni yaparak mutlaka surların restorasyonu için devlet desteği sağlamalıdır. Projeyse proje, uluslararası finans, yardım vb. koşulları zorlamalıdır. Kentin valisi, kaymakamları, yöneticileri bilmelidir ki, bu kente hizmetin birinci sırası surlardır! Çünkü surlar Diyarbakır’ın kimliğidir…