Geçen hafta Diyarbakır’ın piknik alanlarının bakımsızlığı ve yetersizliği konusuna değinmiştim. Ne yalan söyleyeyim, bu derece zülf-ü yâre dokunacağımı düşünmemiştim. Meğerse ne kadar da dertliymiş insanımız, nasıl da içine atıyormuş yokluğu, yoksulluğu!
İnanmazsınız ama ilgili ilgisiz onlarca kişi telefonla aradı, sosyal medyadan mesaj ve önerilerde bulunanlar oldu. Bu mübarek ve kadim kent, yarasına da yârine de sahip çıkabilen bir kent olduğunu yine gösterdi. Belki de köşe yazımız istediği mesajı vermiş olacak ki, hafta içinde Büyükşehir Belediye Başkanı Mızraklı, bazı piknik alanlarını denetledi, eksiklikleri not aldı ve başta Devegeçidi piknik sosyal alanı olmak üzere düzenlenmesi için gerekenlerin yapılması talimatını verdi. Tabiki işin takipçisi olacağız!
Gelelim bu haftaki konumuza; Diyarbakır’ın kangren olmuş beklentisi raylı sistem taşımacılığı! 1994 yılında belediye başkanı olan Refah Partili Ahmet Bilgin döneminde ilk kez gündeme gelmişti. O dönem belediye sekreterliği yapan Mehmet Alkış ve Asım Kızılkaya’dan ilk kez duymuştum. Diyarbakır, o zamanlar henüz küçük bir kentti ve bence erken konuşulan bir projeydi. Sonra şehir biraz gelişti ve belediye başkanı Feridun Çelik döneminde tekrar gündeme geldi; fakat bu kez dönemin ruhu ve kentin alt yapısı uygun değildi. Proje çok konuşuldu, tartışıldı, ulaşım sorununu çözme babında önemi defalarca vurgulandı, ama olmadı.
Sonraki dönem belediye başkanı Osman Baydemir’di ve hem kentin dokusu hem ülkenin politik-ekonomik iklimi projenin hayata geçirilmesi için uygundu. Diyarbakır kent olarak büyümüş, Diclekent, Gaziler, Cadde 75, otogar arkası, Bağcılar ve Yenişehir Elazığ Caddesi istikametinde her yöne doğru gelişmiş, yayılmıştı. Şehir içi taşımacılığı yeni alınan doğalgazlı uzun otobüslerle sağlanmaya çalışılmış, fakat bu kez de bazı caddeler bu arabaların geçebileceği genişlikte değildi. Üstelik arabalar yoğunlaşan nüfusun etkisiyle tıkış tıkıştı. Ticari taksicilerin önü açıldı ve yeni bir rant alanı oluşturuldu. Mantar gibi türeyen taksi durakları astronomik rakamlarla satılan, devredilen hatlar ve hiçbir trafik kuralına uymayan, adeta trafiği felce uğratan bazı şoförler… Devamını yazmama gerek yok sanırım, herkes biliyor!
Hatta bir dönem kentin muhtelif yerlerine raylı sistem yolu tabelaları asıldı, fakat bir türlü bu proje hayata geçirilmedi. Sonraki dönem Gülten Kışanak dönemiydi ve merkezi iktidarla yollar tekrar ayrışmaya başlamış, ahenk bozulmuştu. İktidarın ekonomiyi öncelediği, projelere yüklendiği dönemlerde ne kadar doğru bilmiyorum, ama AB fonlarının raylı sistem için bütçe ayırdığı dahi iddia edildi. Fakat bu dönemde de Diyarbakır kent içi ulaşımında yaşanan sıkıntılar kulak ardı edildi ve herhangi bir önemli proje hayata geçirilmedi.
Doğrusunu söylemek gerekirse Kayyımlar döneminde iktidarın her tür desteğini alan yönetimin, başta raylı sistem olmak üzere bazı büyük projeleri kentin tarihine iz bırakmak için yapacağını düşünmüştüm. Fakat kentin makyajını yapmaktan öte ayırt edici bir proje üretemediklerini, yeni bir şeyi, olmayan bir şeyi(raylı sistem, dicle vadisi, surların restorasyonu vb) yapmadıklarını gördük ve sanırım herkes de aynı düşüncededir. Yani görevden aldıkları başkanlardan onları ayırt edecek ne yaptılar? Yol, kaldırım, park, temizlik…
Sakın ola ki bütçe yetersizliği ve benzeri bahanelere sığınılmasın! Gaziantep raylı sistemi kaç yıldır kullanıyor, Konya kaç yıldır kullanıyor, kayseri kaç yıldır kullanıyor? Diyarbakır insanı tıklım tıklım dolu ve klimasız minibüslere, ayakta yolculuk yapılan otobüslere, yarışan ticari taksicilere mecbur edilmemelidir.
Diyarbakır gittikçe gelişen, büyüyen bir kent ve toplumsal duyarlılığı olan, en güzeli hak eden insanların yaşadığı mübarek bir davanın adıdır. Bu kenti sevmek, ona hizmet etmektir. Derhal raylı sistem için gerekli çalışmalar, projeler hazırlanmalı ve işe koyulmalıdır. Bize yakışan dünyanın ardından gitmek değil, öncülük etmektir! Gerisi laf-ü güzaf.