Salih Yeşil -Özel
TİGRİS HABER- Gündemdeki konuları Tigris Haber'e değerlendiren Saadet Partisi (SP) Diyarbakır İl Başkanı Abdurrahman Ergin, muhalefetin 6'lı masada bir araya gelmesinin kutuplaşmadan kaynaklandığına işaret ederek, "Biz, farklı partilerin bir arada olmasını zenginlik olarak görüyoruz. Çünkü 20 yıllık bir AK Parti iktidarı var. Ülke içerisinde çok ciddi bir kamplaşma ve kutuplaşmamın olduğunu görüyoruz. Bu, ülkemize çok şey kaybettiriyor. Benimleysen dostumsun, değilsen düşmanımsın mantığı, toplumun temeline dinamit koymaktır. Farklı düşüncelerimiz olabilir ama bu bir araya gelmemize engel değildir. Farklıları bir zenginlik olarak görmek gerekir." ifadelerini kullandı.
Mevcut seçim sisteminin ittifakları zorunlu hale getirdiğini hatırlatan Ergin, bu sistemi AK Parti'nin getirdiğini vurgulayarak, "İktidar kendi gücünü, oylarını arttırmak için İttifak Yasası'nıçıkardı. Kendisi Milliyetçi Hareket Partisi'yle ittifak kurdu. Bu gidişe itiraz eden partiler de ayrı bir ittifak kurdu. 'Benim ittifakım halk ittifakı, diğer ittifak da yani Millet İttifak'ı da zillet ittifakı' dediğinizde bu doğru yaklaşım olmaz. İttifaklarda, bir araya gelen farklı partilerin birbirlerini anladıklarını, önyargılarını kırdıklarını, aslında ülkenin ortak sorunlarında çok da fazla farklı düşünmediklerini öğrenmiş oluyorlar. Bu da geçmişte yaşanan insan mağduriyetlerini, yaralarını sarılmasının da bir adımıdır aslındı. İnsanlar gidişata ciddi manada bir tepki gösteriyor ve tepkinin karşılığını da 6'lı masada bir umut olarak görüyor." diye konuştu.
'HDP'ye yaklaşımı kabul etmiyoruz'
Yaşananlardan tüm toplum etkilendiğini, asıl olanın olumsuz gidişatı nasıl olumlu yöne çevrileceğini konusu olduğunu belirten Ergin, "Karşı tarafta çok büyük bir medya gücün olan bir iktidar var. Ve algılarla insanları yöneten bir iktidar var. Bugün doğrunun yanlış, yanlışın doğru olarak gösterilmesinde insanlara bunu kabul ettireceği bir gücü var. Bu halde bile 6'lı masaya her türlü iftirayı atıyorlar. 'Zillet, terör ittifağı' diyorlar, bir taraftan 'Masanın yedinci ayağında HDP var' şeklinde açıklamaları var. Netice HDP 6 milyonun üzerinde oy alan, Mecliste temsil edilen, Meclis Grup Başkan Vekili olan yasal bir parti. Siz, yasal olan bir partiye terörist muamelesi yaparsanız kendi kendinizle çelişmiş olursunuz. Biz bu yaklaşımıdoğru bulmuyoruz, kabul etmiyoruz. HDP'de ayrı bir ittifak kurduğunu açıkladı. Asıl olan ortak bir cumhurbaşkanı adayı olması ve bu gidişata itiraz eden herkesin o adaya oy vermesidir. Oy vermek illa da ittifakın içinde olmak anlamına da gelmiyor." şeklinde konuştu.
'HDP yüzde 50+1 oy alırsa bakanlık için kim engel olabilir?'
HDP'ye bakanlık tartışmalarına değinen Ergin, "Bugün HDP yüzde 50+1 oy olsa kim ona verip vermeme konusunda engel olabilir ki. Burada bir koalisyon durumu söz konusu değildir. 6'lı masa içinde bulunan diğer partiler de bellidir. HDP de kendine ayrı bir ittifak kurmuştur. Burada partilerin birtakım önceliklerini geri plana atması gerekir. Bu olumsuzluklar toplumun her kesimini etkiliyor. Bu seçim ideolojilerin yarıştırılacağı bir seçim değildir. Bu seçim öncelikle bu kanayan yarayı durdurmak için partilerin fedakârca bir yaklaşım sergileyecekleri bir seçim. Meseleye bir satranç oyunu gibi bakmak gerekir." sözleriyle değerlendirdi.
'Oluşacak iktidar birçok partinin koalisyonu olmalı'
Kürtler açısından 6'lı masanın "Kürt meselesinin tartışılabileceği bir zemini oluşturmaya çalıştığını" dile getiren Ergin, AK Parti iktidarı sonrası oluşacak olası iktidarın bir herkesin temsil edileceği bir koalisyon öneren Ergin "Bugün Kürt meselesinin konuşulacağı bir ortam yok. Bunun konuşulabileceği bir zemin oluşturmak gerekir. Barış, güven, huzur olmasa ekonomi düzelmiyor. Açlık, sefalet, yoksulluk var. Bir taraftan da israf, şatafat lüksiyat var.Biz 6'lı masa kendi aramızda bakanlıkları konuşmuş değiliz ki. O ortama gelmemişiz. 6'lı masanın önceliği bakanlık tartışmaları değildir.Şahsi kanaatim, oluşacak iktidar birçok partinin yer alacağı bir koalisyonla yürütülmeli." sözleriyle beklentisini açıkladı.
'Başörtüsü adımı CHP için çok büyük bir adımdır'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun başörtüsüyle ilgili yasal düzenleme yapılması amacıyla çalışma başlattıklarına yönelik açıklamasını "Ben CHP'nin bu noktaya gelmesini çok değerli çok kıymetli görüyorum" ifadeleriyle değerlendiren Ergin, "Bu CHP açısından çok büyük bir adımdır. Bu adımın desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. İktidar meselelere çözüm merkezli değil de karşıtlık merkezli yaklaşıyor. Bu işin sonunda benim oyum artacak mı, artmayacak mı diye yaklaşıyor. Madem sen samimisin, 'Başörtüsüüzerinden büyük bedeller ödeyerek gelmişim' diyorsun. Sen kendine karşı gördüğün parti bir adım atmış.Niye 'illa gel götürelim anayasaya' diyorsun. Kanunla bağla yine anayasaya götür. Bu iş aslında topluma oynamaktır." diye ekledi.
'CHP başörtüsüne karşıdır diyecekler'
İktidarın başörtüsü için anayasal değişiklik teklifine temkinli yaklaşan Ergin, iktidarın, toplum yararına olmayan değişiklikleri de bu başörtüsü teklifine dahil edeceğini, CHP'nin buna karşıçıkması durumunda "CHP başörtüsüne karşıdır" diyerek kampanya yürüteceğini kuşkusunu dile getiren Ergin, "Ya toplumun yararına olmayan hususlar varsa ne olacak? İşte 'CHP başörtüsüne karşı' diyecekler. 20 yıldır bu yöntemle seçimlerde insanların karşısına çıkıyorlar. 'Biz gidersek CHP gelir. Başörtüsü engellenir, camiler ahır olur.' böyle bir şey yok. Şimdi sadece CHP yok ki 6'lı bir masa var. Orada Saadet Partisi var. Orada yapılacak haksızlıklara, hukuksuzluklara, adaletsizliklere Saadet Partisi'nin rıza göstermeyeceğini herkes biliyor. Kaldı ki CHP'nin kendisi de 'Biz geçmişte bu hataları yaptık, bu hataların tekrarlanmasını istemiyoruz.' diyor. Bu önemli bir adımdır kıymetli bir adımdır ve desteklenmesi gereken bir adımdır." sözleriyle CHP'nin politika değişikliğini olumlu değerlendirdi.
Kürt sorununda iktidarı samimiyetsiz bulan Ergin, iktidarın bu konuda gerekli adımları atmadığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Kürt meselesi ülkenin en büyük sorunlarının başında geliyor. Yıllardır çözülmemesi, her açıdan, haksızlıklar, adaletsizlikler, ekonomi açından ülkeye büyük kayıplar yaşatıyor. Ülkenin en önemli sorunun en kısa sürede hak ve adalet çerçevesinde mutlaka çözüme kavuşturulması gerekiyor. Bu meselenin çözüme kavuşturulmasında asla oy merkezli yaklaşmamak gerekir. Çözümün yolu Meclistir. Mecliste bu iş kanuna bağlanır. Bir dil problemi var. Torunun nenesi, dedesiyle anlaşamadığı bir dil problemi var. Bunlar kanun nezdinde çözülebilir sorunlardır. Bugün seçmeli ders var. Atanan 20 bin öğretmen arasında sadece 3 tane öğretmenin Kürtçeye atanması söz konusu. Yani bu meseleye ne kadar ciddiyetsiz bir şekilde yaklaşıldığını ispatlar niteliktedir. Buna engel olan nedir? Buna engel olan bir şey yok, buna engel olan iktidarın kendisidir. İktidarın meseleye yaklaşımıdır, iktidarın samimiyetsizliğidir."
'Ülke yönetiminde yer alacağız'
Seçimlere yönelik partisinin hazırlıklarına değinen Ergin, partisine ilginin olduğunu ifade eden Ergin, şöyle devam etti:
"Saadet Partisi ülkenin masasında geniş masasında ülkenin, huzurunu, güvenliğini sağlayacak bir partidir. Diyarbakır açısından baktığımızda, Erbakan Hocamızın iktidarda olduğu zaman, 10'un üzerinde dev fabrika kurdu. Nedeni batıda değil de Diyarbakır'da? Çünkü gelir dağılımındaki adaletsizliği gördüğü içindir. Saadet Partisi ülke içerisinde gardiyan devlet değil de garson devlet anlayışını hâkim kılmaya çalışıyor. Dolayısıyla Saadet Partisi her geçen gün insanlarımızın ilgisini çeken bir partidir. Biz de Diyarbakır'da her geçen gün büyüyoruz, teşkilatlanıyoruz, her daim sahadayız, insanlarımızla hemhâlız. Gelecek seçimlerde de çok ciddi destekle ülke yönetiminde yer alacağız. Bu kötü gidişata dur diyecek adımları atacağız."
'İnsanlar iradelerinin yok sayılmasını sindiremiyor'
Diyarbakır'ın en önemli sorunun kayyumlar ve işsizlik olarak gördüğünü dile getiren Ergin sözlerini şöyle noktaladı:
"İnsanlar seçime girmeden, suçlu olup olmadığını belgeler nitelikte bir sabıka kaydı Yüksek Seçim Kuruluna sunuyor. Yüksek Seçim Kurulu da bu insanın aday olup olmayacağının kriterlerine bakıp 'Bir problem yok, aday olabilirsiniz' diyor. Bu insan seçim kampanyası yürüyor. Halk da bu insanı seviyor, oy veriyor. Bu insan da belediye başkanı oluyor. Seçimden sonra da bu insanlara bir takım suç isnatları yapılıyor. Şimdi isnat edilen suçu öncelikle ispat etmek gerekmez mi? Sen birine bir suç isnat ediyorsan bunu ispatlamakla mükellefsin. O insanın suçunun ispat edileceği yerler de mahkemelerdir. Çoğunda herhangi bir suç isnadı yok. Beraat almış kişiler var. Diyelim ki suç isnat edilenleri görevden aldın, onların yerine neden belediye meclisi bir başkan seçmesin. Niye illa da sen dışardan atıyorsun. 'İlla da benim adamım olsun' diyemezsin. Halk seçiyor. Ama halk senin adamını seçmemiş, buna saygı duymak zorundasın. Belediye meclisinin de seçmesine imkan tanınmıyor. Meclisler tasfiye ediliyor, kayyum atanıyor. Şimdi Diyarbakır'ı görüyoruz. İnsanlarımız iradesinin yok sayılmasını sindiremiyor. Diyarbakır'da çok büyük bir işsizlik var. Bunda genel yönetimin etkisi olduğu gibi yerel yönetimin de etkisi var. Sadece park yapmakla, yol yapmakla bu işler düzelmiyor ki. İnsanların açlığı konusunda da adım atabilir bir belediye. Bugün Diyarbakır'ın ilçelerinde çok değerli ürünler yetiştiriliyor. Belediyeler, neden bunlara el atıp üretimi artırmıyor, kooperatifler kurmuyor, marka değerlerinin oluşturulmasına dair adımlar atmıyor. İşsizliğin düşürülmesine yönelik bir belediye adımları atabilir."