“Büyük kötülükleri ‘sıradan’ insan işler. Kendi iradesini devre dışı bırakır. Zira özgürlük filan istemez. Çünkü özgürlük, sorumluluk demek.”
-Murat Menteş, Ucuz Romancılar
Birkaç yıldır her yaz mevsiminde daha önce okuyup beğendiğim kitapları öneri olarak paylaşıyorum. Önerdiğim kitaplarla ilgili birçok geri dönüş alıyorum, çoğunlukla olumlu. Olumsuz da olsa geri dönüşlerin gelmesi beni ziyadesiyle mutlu ediyor. Dünyanın herhangi bir yerinde hala kitap okuyan bir kişinin bile olması ümit verici. Peki neden kitaplar bu denli önemli? “Aynı kitabın filmi var, onu izlesek olmaz mı?” Bunu sinemayı çok seven biri olarak söylüyorum: Olmaz.
Her geçen gün yeni bir teknolojik buluşla karşılaşıyoruz. Öylesine hızlı bir teknoloji çağındayız ki aldığımız aletlere alışamadan bir yenisi çıkıyor. Gündelik yaşamda kullandığımız binlerce cihazın yanında birçok üst düzey cihaz ve yazılım da gelişiyor. Kuantum bilgisayarlar, yapay zeka yazılımları, insansız hava araçları, giyilebilir teknolojik cihazlar… Günden güne gelişen çağda değişmeyen ve yerini koruyan tek şey: Kitap.
Hala bilgiyi kitaplardan öğreniyoruz. Yazılımı, tıbbi bilgileri, mühendisliği hala kitaplardan hazırlanan slaytlardan işliyoruz. Bir konuda çelişkiye düştüğümüzde dönüp kitaplara bakıyoruz. En etkileyici hikayeleri kitaplardan okuyoruz. Teknolojiye rağmen kitap baskıları yıl geçtikçe artıyor. Ayrıca çok önemli bir nokta var: Kitap okuyarak zihnimize söz hakkı veriyoruz.
Okuduğumuz kitaplarda geçen karakterler, mekanlar, nesneler; zihnimizin hayal gücüne göre bambaşka şekillerde ortaya çıkıyor. Kontrol hayal gücümüze geçiyor. Bu da bizim yepyeni kapıları aralamamızı sağlıyor. Özellikle sinemaya uyarlanan kitapları okuduğumuzda bunu açık bir şekilde fark edebiliriz. Örneğin Yüzüklerin Efendisi’ni okuyan biri daha sonra film serisini izlediğinde muhtemelen bazı noktaların “daha farklı” olabileceğini öne sürmüştür. Aslında oradaki “daha farklı”dan kastımız bizim hayal gücümüze göre olmasıdır… Birine söz hakkı vermek, özellikle bu çağda, ona verdiğimiz değerin belirtisidir. O yüzden zihnimize söz hakkı vermeyi ihmal etmemeliyiz.
Bana kalırsa yazmak da söz hakkı almaktır. Yazar, anlatacağı bir şey olduğu için eline kalemi alır ve söz hakkını da almış olur. Bu, büyük bir sorumluluk demektir. Okurdan aldığı vakti okurun zihninde yeni dünyalara dönüştüren kişidir yazar. O yüzden yazmak içten gelmelidir, zoraki yazılan kitapların unutuluşuna her çağda şahitlik ediyoruz.
Yazmak bu kadar riskliyse peki ya kitap önermek? Elbette daha riskli. Olsun bu riske değer sevgili okur, aşağıda önerdiğim kitaplara güvenebilirsiniz. Okuyacak olanlar için şimdiden iyi okumalar dilerim, geri dönüşlerinizi bekliyorum.
Zihninize söz hakkı vermeyi unutmayın.
- İnsanlığımı Yitirirken, Osamu Dazai
- Herkes Gittikten Sonra, Müslim Coşkun
- Ucuz Romancılar, Murat Menteş
- Gün Olur Asra Bedel, Cengiz Aytmatov
- Sürekli Kayıp, İbrahim Tenekeci
- Tozu Kalsın, Şeyhmus Diken
- Yüzüncü Ad, Amin Maalouf
- İki Dilde Kederlenmek, Ahmet Çakmak
- Mizan, Burak Dalgın
- Açlık, Knut Hamsun