AK Partinin bazı milletvekilleri yaşanan ‘iç savaş’ atmosferinin devamını seçmene ve halka ‘izah’ edememe gibi durumla karşı karşıya olduklarını anlatmaya çalışmışlar. Nihayet durumun vahametini kavramaya başlamış zevatlar.
Doğrudur, durumu ‘sorumluluk’ ve ‘izah’ edememe gibi iki ana başlıkta analiz etmek gerekiyor.
Başta AKP olmak üzere ki, en büyük sorumluluk nesnel olarak onlara aittir, izah etme şansları giderek ortadan kalkıyor. Parlamentoda grubu olan diğer partilerin de durumu gelinen aşama itibariyle izah etme şansları yok. Başından beri AKP’nin bu savaşçı zihniyetine karşı net tavır koyamadıklarından dolayı HDP hariç diğer partilerin ikinci derecede mevcut durumla ilgili sorumlulukları söz konusu. HDP’nin sorumluluk yâda sorumsuzluğunu ise farklı tartışmak gerekiyor.
AKP, şiddeti iç savaş görüntülerini ilçe ve kent merkezlerinde kabul edip, bunu hayatımızın bir parçası haline getirdiği için sorumludur, izah şansı kalmamıştır. Toplumu ‘terörler mücadele ediyorum’ diye kandıran AKP, çok iyi biliyor ki ‘terörle mücadele’ konusundaki başarı bir yada birkaç alanda 50-100 kişinin öldürülmesi ile elde edilecek bir durum değil.
AKP, kentleri, yaşam alanlarını, sivil yaşamı tehdidi altına alan bu yeni durumun yaratıcısıdır, suçlusudur. Kürt meselesini demokratik yöntemlerle sağlıklı bir şekilde çözme ihtimalini giderek ortadan kaldırıyor AKP iktidarı. AKP’nin ‘Kürt’ Milletvekillerinin endişesi de bu nedenledir.
Demokratik ortam ve zeminlerde deneme/yanılma yöntemiyle sonuç alma ihtimali her zaman vardır. Ancak, silahların olduğu ve patladığı bir ortamda ‘denedim/yanıldım’ deme şansı yoktur. AKP iktidarı bu meselenin çözümünde öngörüsüz yöntemlere başvurduğu içindir ki, bedelini çok ağır ödeyeceğimizi bildiğimiz bir yol güzergâhına neden olmuştur. Bu yol güzergâhını tamamlamak zorunda değiliz. Bu nedenle AKP iktidarı kendi açtığı tehlikeli yol güzergâhında yol gidişini vakit kaybetmeden durdurmalıdır. Defalarca seyrettiğimiz aynı senaryolu filmi yeniden izletmek ‘çözüm’ değil, yeni sorun demektir.