Sokaklar beni tanır sesimden, beni fısıltıyla gezindiğim ayak izlerimden tanır. Dar ve evhamlı sokaklarında koşarken ardımda dökülen korkularımdan tanır. Siyah birer yara gibi döşenmiş taşlarındaki ıslak düşlerden, zamansız düşüşlerden tanır beni.
Bu akşamın sabaha varan elleri var da sokakların dağlara akan elleri olmaz mı?
Sokaklar ki tenha yalnızlıklardır, sokaklar ki çıkılamayan yolculuklardır, sokaklar ki varılamayan uzaklıklardır.
Ben kendimi en çok sokaklarla avuturum.
Sokaklar bana benzer, ben sokaklara benzerim.
Karmakarışık damarlarıdır kentlerin, içinde kanayan yaralarıdır.
Gizemlidir sokaklar en az kutsal kitaplar kadar.
Yalnız yürüdüğünde korkunç, yalnız yürüdüğünde dost.
Bazen ürkütür beni sokaklar, bazen çılgınca şımartır. Bu sokak benim adım,
bu sokak yalnızlığımın,
bu sokak ayrılığın,
bu sokak kaçmışlığımın,
bu sokak çıldırmışlığımın,
bu sokak yanmışlığımın,
bu sokak aldanmışlığımın,
bu sokak yalvarmışlığımın,
bu sokak avunmuşluğumun,
bu sokak avutulmuşluğumun,
bu sokak berduşluğumun,
bu sokak savunmuşluğumun,
bu sokak direnmişliğimin
bu sokak yenilmişliğimin
bu sokak yitmişliğimin adıdır.
Ben bütün sokakları adımla çağırıyorum
Ben bütün sokakları kalbimle çağırıyorum
Bak bu yasemin sokağı; az yanmadım ateşinde
Bak bu çiğdem sokağı, en son bir gülden kalmıştı mirası
Bak bu gül çıkmazı, hâlâ bir yaradır surların bedeninde
Bak bu da gelincik sokağı, duvarlarında özgürlük sloganları
Sokaklar anıdır kentin teninde
Ben o tende yara.
Abdurrahim Kılıç